Grafikte 10 yıllık tahvil faizinin son dönemde izlediği seyri görüyoruz. Uzun vadeli borçlanma faizinin yükselmesi girişimcilerin finansman maliyelerini artırması nedeniyle ekonomide daraltıcı bir etki yaratıyor ve istenmiyor. Kafalardaki soru tahvil faizlerinin neden bu kadar yükseldiği ve ne şekilde düşürülebileceği.
On yıllık tahvil faizi belirlenirken, önümüzdeki on yılda beklenen kısa vadeli faizlerin ortalamasına vade primi dediğimiz bir ilave yapılıyor. Bu prim önümüzdeki on yılda beklenen enflasyon, risk algısı gibi faktörleri içeriyor. Nedeni ise parasını on seneliğine borç verecek olan yatırımcının bu süre içerisinde oluşabilecek risklere ve enflasyona karşı kendisini güvenceye almak istemesi. Eğer enflasyon yükselirse tahvilden elde edilecek reel getiri azalacağı için yatırımcı nominal faizin de bu oranda artmasını talep ediyor. Yine ülkeye yönelik risklerin artması karşısında yatırımcı doğal olarak daha çok getiri talep ediyor.
Ne yapabilir?
Gelelim tahvil faizleri nasıl düşer sorusuna. Az önce bahsettiğim tahvil faizlerinin bileşenleri arasında para politikasının kontrol alanına giren ve girmeyen faktörler var. Son dönemde özellikle Zarrab davası odaklı olarak ülke riskinin ve buna bağlı olarak tahvil faizlerinin artması Merkez Bankası’nın kontrolü dışında olan bir gelişme.
Merkez Bankası’nın zaman ve mekân ne olursa olsun tek görevi enflasyonu hedefe getirmek. Yüksek enflasyonu düşürmek için atılacak tek adım ise politika faizinin yükselmesi. Ama öyle bir defaya mahsus, kur zirve yapınca atılan geçici faiz artırımlarından bahsetmiyorum. Merkez’in yapması gereken kurdaki sıçramayı değil enflasyondaki sıçramayı hedefleyen uzun ve istikrarlı bir faiz politikası. Böyle bir politika uygulanırsa ne olur?