2 Şubat itibarıyla TL üzerinden açılan ticari kredi faizleri yüzde 17 seviyelerine ulaşırken, tüketici kredisi faizleri yüzde 19’lara yaklaştı. Kredi faizlerinin temel belirleyicisi kaynak maliyeti. Bankalar kredi vermek için gerekli olan finansmanı ya yurt içi mevduatlardan ya da yurt dışı kaynaklardan elde ediyorlar. Mevduat faizinin en önemli belirleyicisi ise enflasyon. Çünkü tasarruf sahibini parasını TL mevduatta tutmaya ikna edebilmek için en az enflasyon kadar bir faiz ödemeniz gerekiyor ki paranın alım gücü erimesin. Bu durumda enflasyon yüksek olursa mevduat faizi, mevduat faizi yükselirse de kredi faizi yükseliyor.

İçeride durum böyle iken gelelim dış borçlanma maliyetine. Gelişmekte olan ülkeler yurt dışı piyasalardan borçlanırken iki faktör devreye giriyor: ABD tahvil faizi ve ülke riskini yansıtan risk primi. Borçlanma faizi belirlenirken ABD tahvil faizi üzerine ülke riskini yansıtan risk primi ekleniyor. Uzun bir süredir sakin seyreden ABD tahvil faizlerinin son iki haftadır ani bir yükseliş yaşadığına şahit oluyoruz. Risk primine gelince, ülke riskinin bir göstergesi olan CDS primi her ne kadar tarihsel zirvelerin oldukça altında olsa da son dönemde artan jeopolitik risklerle şubat ayı içerisinde yaklaşık 20 puan yükselmiş durumda.

Şekilde turuncu çizgi ticari kredi faizlerini (sol eksen), siyah çizgi ise ABD 10 yıllık tahvil faizini gösteriyor (sağ eksen). İki seri arasında zaman zaman görülen ayrışmalar ülke risklerini yansıtırken, genel olarak izlenen ortak trend ABD faizlerinin dış kaynak maliyeti üzerindeki belirleyici etkisini gösteriyor. Bu durumda kredi faizlerin düşmesi için gerekli şartları nelerdir? Yukarıda yapmış olduğumuz gözlemler doğrultusunda enflasyonda, ülke risk priminde ve ABD tahvil faizlerinde yaşanacak düşüşler kredi faizleri üzerinde de aşağı yönlü bir baskı yaratacaktır.

Tahvil faizleri düşer mi?

Yazının devamı için buraya tıklayın