İngilizcede “Credit Crunch” olarak tanımlanan ve Türkçeye “Kredi Sıkılaşması” olarak çevirebileceğimiz kavram bir taraftan kredi faizleri yükselirken, öteki taraftan kredilerin azaldığı duruma işaret ediyor.
Sermaye bulmanın oldukça zorlaştığı bu ortamda bankalar riskten kaçıyor ve kredi alabilme şartları ağırlaşıyor. Bu durumda daha önce kredi alabilen firmalar bile kredi almakta zorlanıyor.
Bolluk dönemini izliyor
Kredi sıkılaşması genellikle kredilerin bol ve rahat bir şekilde dağıtıldığı dönemleri takip ediyor. Kredi risklerinin göz ardı edildiği ve hızlı kredi büyümesinin yaşandığı bu tür dönemlerin arkasından sorunlu krediler ve temerrütler artınca alarma geçen ve tabiri caizse sütten ağzı yanan bankalar bu sefer aşırı telafiye gidiyor ve yoğurdu üfleyerek yemeye başlıyor. Bu nedenle, kredi şartları sıkılaşıyor ve likidite sorunu baş gösteriyor.
Ekonomik büyümenin büyük ölçüde kredilerle sağlandığı günümüzde kredilerde yaşanacak ani daralmalar ekonomik büyümede de hızlı yavaşlamalara sebep olabiliyor ve en kötü senaryoda resesyon tehlikesi doğurabiliyor.
Yakın tarihten bu duruma en güzel örnek 2007 öncesi gevşeyen kredi şartlarının getirdiği finansal kriz ve sonrasında gelen global resesyon.
2007-2009 global krizi tüm dünya için önemli dersler içerdi. Başta ABD’de olmak üzere Merkez Bankaları bu tür bir krizin ve akabinde izlenen kredi sıkılaşmasının tekrar yaşanmaması için buna sebep olan faktörleri ortadan kaldırıcı düzenlemeler yaptılar.