BPW Türkiye Başkanı İpek İşbitiren, İşte Kadınlar’a  özel açıklamalarda bulundu.
 
Kısa adı BPW olan Uluslararası İş ve Meslek Sahibi Kadınlar Federasyonu’nun Türkiye Başkanı İpek İşbitiren ile Global Compact Türkiye Kadının Güçlenmesi Çalışma Grubu’nun toplantısında tanışmıştık. Oradaki pek çok kadın gibi İpek İşbitiren de cinsiyet eşitliğinin yaygınlanması için canla başla çalışanlardan. Profesyonel hayatını sürdürken bir yandan BPW Türkiye Başkanı kimliği ile  gönüllü olarak kadınların eşit haklara ulaşması için pek çok projeyi arkadaşlarıyla birlikte hayata geçiriyor.
Söyleşimizde onu daha yakından tanıma imkanı bulacak, BPW Türkiye olarak neler yaptıklarını göreceksiniz, ama onun üzerine basa basa söylediği çok önemli bir konuyu dikkatinize sunmak istiyorum. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin bir proje konusu değil yaşam biçimi olduğunu söyleyen İşbitiren, “Eğer bireyler beyinlerinde ve kalplerinde toplumsal cinsiyet – gender konusunu içselleştirmezler ise bir ileri iki geri gider geliriz.”diyor. Bu ne demek? Örneğin bir kadının iş hayatında yer alması onu güçlendirir ama evde tüm sorumluluk yine kadının üzerindeyse kadının güçlendiğinden, eşitlikten söz etmek mümkün olabilir mi? Bir holdingte yöneticilik yapan kadın sevgilisinin ya da eşinin alaycı, aşağılayıcı sözlerine maruz kalıyorsa psikolojik ya da fiziksel şiddet görüyorsa orada eşitlikten söz edilebilir mi?
Bu nedenle toplumsal cinsiyet eşitliğinin toplumun tüm kesimleri tarafından içselleştirilmesi gerekiyor. Ve bunun yapılabilmesi için çok ama çok çalışmaktan başka çare yok. BPW Türkiye Başkanı İpek İşbitiren de bunu yapıyor, bir çok projeyle bir ileri bir geri gitmeyelim diye çabalıyor.


 

SOYADIM BEKLENTİLERİ YÜKSELTİYOR

Sizi tanıyabilir miyiz? Nerede kaç yılında doğdunuz, nasıl bir ailede büyüdünüz, hangi okullarda eğitim aldınız?

 Tam adım Hürriyet İpek İşbitiren. Soyadımdan dolayı oldukça ilgi çekiyorum. Sanırım biraz da karşı tarafın beklentileri yükseliyor. Yine de bu seçiminden dolayı büyükbabama minnettarım. 1 Şubat 1974’te İstanbul’da doğdum. Kova burcuyum ve sanırım içten içe “dahi, özgür, yaratıcı” burç yakıştırmaları hoşuma gidiyor. Sırasıyla Etiler Hasan Ali Yücel İlkokulu, Avusturya Lisesi Ticaret Bölümü ve Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği’ni bitirdim. UCLA Language Extension Program ve Adler Profesyonel Koçluk Eğitimi’ni tamamladım. Yakın zamanda ise, 12 hafta her cumartesi olmak üzere Ankara Üniversitesi KASAUM Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Sertifika Programı’na katıldım ve bitirdim. Kadın politikaları konusunda akademik eğitimime mutlaka devam edeceğim. Ankara Üniversitesi çok doğru bir adım oldu. Yüksek lisans yapmamış olmam bu öğrenim geçmişim ile hep yadırgandı.
Demek ki; doğru konu ile rastlaşmadım derdim hep. Haklı çıktım.




AİLEM NASIL BİR İNSAN OLDUĞUM KONUSUNA ÖNEM VERİRDİ

Sevgili aileme gelince… Samsun’da zamanın eşraf aileleri görüşmeleri sırasında birbirine uygun görülmüş Yücel Sunar ve Galip Metin İşbitiren’in ikinci evladıyım. Evlat kelimesini vurguluyorum. Geçenlerde dünyada her insanın tek ortak noktasının EVLAT olmak olduğunu okudum. Ne güzel bir kavram değil mi? Yedi yaş büyük bir ağabeyim var o da İstanbul Erkek Lisesi’nden. Çekirdek ailemin hemen dış çemberinde dedem, anneannem, dayım ve eşi, teyzem, dört kuzenim ve eşleri, diğer aile büyükleri… Hepsinin dokunuşları var hayatımda.
Annem, evliliklerinin başında ortak kararları iş hayatını bırakıp “eşi ve gelecekteki çocukları” için evdeki sağlam, sağduyulu, duyarlı ve duygulu kadın olmaya karar vermiş. Babam ise farklı işlerde çalışarak ailesi için “hayat mücadelesi” vererek yaşamış bir erkek.
Ailem derslerdeki başarım ve notlarım kadar, nasıl bir öğrenci, insan olduğum konusuna da büyük önem verirdi. Ne yaptığın ile nasıl yaptığın arasındaki farkın önemini yıllar sonra anladım.

 

LİSE YILLARINDA DERS VERİP PARA KAZANDIM

Şimdiye kadar hangi şirketlerde hangi görevlerde bulundunuz. Şimdi hangi şirkette hangi pozisyonda çalışıyorsunuz? 
 
Kariyerim profesyonel olarak kurumsallarda başladı ve devam ediyor. Avusturya ekolünün verdiği disiplin ve görev bilincim, Amerikan ekolünün verdiği merak, katma değer dürtülerim ile Türk kadını kimliğimin sentezi ile bugünlere geldim.
Para kazanmaya lise yıllarında ders vererek başladım. Ardından üniversite ile beraber sözde yarı zamanlı olarak VİP Turizm Pirinçcioğlu grubunda çalıştım. Sözde diyorum çünkü öyle bir sahiplendim ki, okul ikinci planda kaldı. Üniversite sonrası 6 ay kadar Los Angeles’ta kaldım. Daha uzun kalıp mutlaka iş hayatını tecrübe etmiş olmayı yeğlermişim bugünkü aklımla. Türkiye’ye döndükten sonra sırasıyla o dönem yeni kurulan İngiliz markası Sara Lee Türkiye İrtibat Bürosu, dünyanın en büyük alkollü içki üreticisi ve dağıtıcısı Diageo A.Ş., Tekel’in Alkollü İçecekler Bölümü’nün özelleşmesinden sonraki ilk yıllarında kurulan konsorsiyum Mey İçki San.ve Tic.A.Ş. , Türkiye’nin ilk uluslararası kongre merkezi olan Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı, sektörüne farklılık getirerek “kongre turizmindeki profesyonelliğini ihraç edebilen” Dekon Kongre’de yönetim kademelerinde çalıştım.
Hali hazırda ise Almanya merkezli Avrupa’nın lider yayınevi Klett Group ile hepimizin belgesellerinden ve dergilerinden aşina olduğumuz National Geographic Society’nin bir iş ortaklığının Türkiye Genel Müdürüyüm. Türkiye’deki markamız Ece ile Efe Öğrenme Bahçesi. Pek çok uluslararası yatırımcı gibi bu grup da Türkiye’yi hub kabul etti ve işi çevre ülkelerde de geliştirme kararı aldık. Böylece Türki Cumhuriyetleri, Orta Asya ve Ortadoğu ülkeleri de hedef tahtama girmiş oldu.
Gördüğünüz üzere üniversite yıllarından itibaren farklı yönetim biçimlerine sahip, ürün veya servis sektöründe bulunan ulusal ve uluslararası şirketlerde satış, pazarlama, iş geliştirme ve yönetim konularında uzmanlaştım.


 

EVREN BENİ DOĞRU ALANA YÖNLENDİRMİŞ

Yaptığınız işi tarif eder misiniz tam olarak ne yapıyorsunuz? Ne tür eğitim kitapları hazırlıyorsunuz, kimlere hitap ediyor, farkı nedir? Türkiye'nin eğitim karnesi ve eşitlik karnesi nasıl?

İşimiz ilk, orta ve liselerde okutulmak üzere müfredata uygun ders kitapları üretmek. Bunlar Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullara ücretsiz dağıttığı kitapların dışında kalan ve “ek kaynak” denilen yayınlardır. Bunları ihtiyaca göre öğretmenler ve okul idareleri seçiyorlar ve velilere aldırtıyorlar.
Ülkelerin Milli Eğitim müfredatları ile paralel hareket ediyoruz ve öğretmen, öğrenci ve veliler için keyifli, eğitici ve öğretici yayınlar oluşturuyoruz. İçerikleri sınıf öğretmenleri ile beraber hazırlıyoruz. En önemli ayrıcalığımız ise basılı yayınların ötesinde aynı konsept ile üretilmiş dijital öğrenim ürünlerimizin de bulunuyor olması. “Blended learning – karma öğrenim” diye adlandırdığımız bu yaklaşım ile kod yazmanın neredeyse temel ders haline geleceği dünyamızda eğitim ve teknolojiyi birbirine en doğru şekilde adapte ediyoruz ki, bu başarı ve faydayı getiriyor. Tabii burada ürünler tarafı yeterli değil. Sektör dinamikleri ve oyuncularının da bu ürünlere hazır olabilmesi gerekiyor. Biz genel olarak girdiğimiz ülkede çıtayı yükseltiyoruz diyelim.
Eğitim yayıncılığı çocuk sahibi olmadığım için ancak eşimden dostumdan üstün körü duyumlarım olan bir alan idi. Yöneticilik vasıflarım ile bu işin başına geçtim. Ve gördüm ki, bir şekilde evren beni doğru alana yönlendirmiş, çünkü şu anda eğitim sektöründeki aile, okul yönetimi, öğrenci, öğretmen rollerinin ne derecede etkili olduğunu ve seçimlerin ne şaşırtıcı şekillerde yapılabildiğini yaşıyor oldum. Aynı okulun 1.sınıf öğretmeni yayınlarınızı seçerken, 2. sınıf öğretmeni seçmeyebiliyor. Veya genç öğretmenler teknoloji kullanımına daha yatkın iken gelenekselci kesim daha uzak kalabiliyor. Okul yönetimleri doğal olarak rekabeti ve maliyeleri gözönünde bulunduruyorlar. Nihai tüketici veliler için diyecek söz bulamıyorumJ Sivil toplum hareketi için bunlar çok ciddi birikim yarattı bende.
Sektörün karnesi için pek çok şey söyleniyor, kimi taraflı veriler, göstergeler mevcut. Eğitim öyle bir şey ki, bugün attığınız taşın esas etkisini ancak yıllar sonra görüyorsunuz. Müfredat değişti demek bir neslin yaşam çizgisini değiştirmek demek. “Ağaç yaşken eğilir” her daim hatırlanması gereken bir söz. Eğitim dünyasındaki her oyuncu kendini sorumlu hissetmeli ve boşverci olmamalı. Siz veli olarak çocuğunuza eğitim yatırımı yaparken aslında sadece evladınızın değil ülkenizin geleceğini şekillendiriyorsunuz. Eğitim kalitesinin göstergesinin neredeyse sadece okul ücreti olması ve ailelerinin mali durumlarına göre uç kümelerde yaşamaya yönlendirilen çocukların gelecekte nasıl bir toplum bilinci içinde olacakları konusunda kaygılarım var. Öğretmenler ve okul yönetimlerinin sadece ve sadece eğitim kalitesi için mücadele etmesi gerekirken pek çok angarya, yetersizlik ile odaklarını ve güçlerini yitiriyorlar.

 
 
EN ETKİN OLABİLECEĞİM ALANA YÖNELDİM
BPW ile ilişkiniz nasıl başladı? Kaç yılından beri BPW Türkiye Federasyonu Başkanlığını yapıyorsunuz? 

Zaman içinde iş ve sosyal hayatımdaki yurtiçi ve yurtdışı tecrübe ve kazanımlarımın beni taşıdığı noktada, iş ortamındaki başarıların yeterli olmadığını içten içe gördüğüm dönemlerde BPW ile tanıştım ve Sivil Toplum Hareketi içindeki serüvenim de böylece başladı. Bir kadın olarak en etkin olabileceğim alana yöneldim ve kadın hareketleri konusunda uluslararası lider bir Sivil Toplum Kuruluşu olan BPW – Uluslararası İş ve Meslek Sahibi Kadınlar Federasyonu bünyesinde 2009 yılından itibaren gönüllülük esası ile çalışmaya başladım. Yani bu pozisyonumdan herhangi bir maddi kazanç elde etmiyorum, tüm masraflarımı kendim karşılıyorum. Tüm dünya kurgusu bu şekildedir.
Sadece Uluslararası Federasyon kapsamında birkaç profesyonel çalışan bulunmaktadır. Bu kapsamda, küresel vizyonu takip etmekte ve Türkiye’de kadının güçlenmesi için savunuculuk ve özellikle ekonomik güçlenme hareketleri içinde rol almanın peşinde yola devam ediyorum.
Bu vesile ile Türkiye Federasyonu’nun bağlı olduğu ana yapıdan da bahsetmem gerekiyor. Yani BPW International açık adıyla Uluslararası İş ve Meslek Sahibi Kadınlar Federasyonu. İlk dernek oluşumu 1919’a dayanan ve o zamanların tüm engellerine rağmen 1930 yılında iki dünya savaşı arası dönemde, Avrupa ve Amerika’da iş ve meslek yaşamında yer alan kadınlara uluslararası bir çatı altında önderlik eden Amerikalı cesur kadın Avukat Dr. Lena Madesin Phillips tarafından kuruldu.



BPW'NİN 5 KITADA 95 ÜLKEDE 35 BİNDEN FAZLA ÜYESİ VAR

Uluslararası BPW Federasyonu; ekonomik, sosyal, siyasi ve akademik yaşamdaki kadınların eşit fırsatlar elde etmelerine yardımcı olmak, kadınların maruz kaldıkları her türlü şiddet ve ayrımcılığa karşı mücadele etmek, kadının toplumsal statüsünü yükseltmek amacıyla biraraya gelen, yeteneklerini ve güçlerini birleştiren ve birbirine destek olan profesyonel ve işkadınlarından oluşuyor. Bugün 5 kıtada  95 ülkede yaklaşık 35 binden fazla üyesi ile tam anlamıyla uluslararası ünvanını hakeden bir Sivil Toplum Kuruluşu’dur. Temel felsefe kısacak toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için politikalar üretmek, kadının özellikle ekonomik bağımsızlığını kazannmasına imkan sağlamak ve kadın sorunlarının çözümlenmesine yönelik güçlü bir lobi oluşturmaktır.
Birleşmiş Milletler ajanslarından UN Women (BM Kadın Birimi) liderliğinde, kadına yönelik her konunun en geniş katılım ile görüşüldüğü ve üye ülke delegasyonlarının da temsili ile politikaların yaratıldığı, 1946’da kuruluşunda BPW’nun da bilfiil bulunduğu CSW – The Commission of the Status of Women, Kadının Statüsü Komisyonu’nda her yıl 20 resmi delege bulundurma hakkına sahiptir. New York’ta her sene Şubat sonu, Mart başı iki hafta süren bu toplantılara 2015 CSW59’a dış katılımcı ve 2016 CSW60’a resmi BPW delegesi olarak katıldım. Umarım  CSW’ya yönelik apayrı bir görüşme yapmak imkanımız olur. Gerçekten kadınlar için çalışıyorum diyen her insanın etkisinin nereye kadar uzanabileceğini idrak etmesi açısından yaşanması gereken bir süreç olarak görüyorum. Alışkanlık yapacağı kesin diyorum. Tabii benim en büyük avantajlarımdan biri Dr. Arzu Özyol gibi yaklaşık 10 senedir CSW’ya katılan bir Türk kadınının mentorluğundan yararlanabiliyor olmamdır.

 

KADINLARA ÖNCE KENDİ HAYATIN ASONRA TOPLUMA DOKUNMA FIRSATI VERİYORUZ

BPW Türkiye olarak amacınız nedir? BPW'ye üye olan kadınların kazanımları neler? Peki ya üye olmayanlar projelerinize katılabiliyor mu? 

Öncelikle Uluslararası Federasyonumuzun misyon, vizyon ve amaçları doğrultusunda hareket ediyoruz. Temel prensip tüm dünyada olduğu gibi “küresel düşünmek ve yerelde uygulamak”.
Ülkemizdeki amacımız ise; sürdürülebilir barış ve refahı güvence altına almak için toplumsal cinsiyet eşitliğinin savunuculuğunu yapmaktır.
Toplumsal cinsiyet eşitliği bir proje konusu değildir, bir yaşam biçimidir. Maalesef Sosyal Sorumluluk algısı ve uygulamalarında kavram kargaşaları yaşanmaktadır. Sivil Toplum Hareketi’ni sadece sektör temelli işbirlikleri veya yardım kuruluşları, vakıfları olarak anlamamız yanılgılar yaratıyor. Eğer bireyler beyinlerinde ve kalplerinde toplumsal cinsiyet – gender konusunu içselleştirmezler ise bir ileri iki geri gider geliriz. Girişimcilik eğitimi alan ve kişisel gelişimde de ilerleme kaydeden bir kadın para kazanmaya başlayabilir, gelire erişimi olabilir. Peki evdeki ailesi ile bu kazanca ulaşırken ne kadar eşit bir ortama sahip olabiliyor? Çocuk bakımı sadece kadından bekleniyor ise ve o da buna uyum sağlıyor ise, burada Eşi çocuk bakımı için taşın altına elini koymuyor ise bu akış bir noktada tıkanır. Veya WEP’s imzacısı bir holdingte çalışan bir kadın işyerinde toplumsal cinsiyet eşitliğini yaşıyor olabilir. Peki, WEP’s imzacısı olmayan bir işyerine geçtiğinde ne olacak? Kurumsal yönetimler, STK’lar tarafından finans kaynağı olarak görülüyor. Maalesef STK’ların fonlama imkanları sınırlı olduğu için ister istemez bir ikilem ortaya çıkıyor. Mutlak toplumsal cinsiyet eşitliği sadece profesyonel hayat ile sınırlı kalırsa bu kısa vadeli tekrar eden küçük başarı hikayeleri olarak popüler gündemde yer alır, uzun vadede ise yok olur gider.
Aslında toplumsal cinsiyet eşitliğinin esas durumu seçim olan her ortamda kendini gösterir ve en can alıcı sonuçlar da siyasi oy sandıklarından çıkanlardır.
Sivil Toplum hareketlerinde yeralacak kadınların, “bu dernek bana ne verecek?” sorusu ile yola çıkması kulağımı tırmalıyor!! Bu soru zaten baştan yanlış!! Her birey topluma borçludur. İş görüşmelerinde aday olduğumuzda karşı tarafın bizi “şirkete katma değerin ne olacak?” sorusunu yadırgamıyoruz, ancak toplum için çalışmaya gelince denklem değişiveriyor.
Biz kadınlara “önce kendi hayatına ve sonra da topluma dokunma” fırsatı veriyoruz.
Klasik imkanlara değinmek gerekirse, uluslararası bir ağ ile iletişim ve değişik konularda iş geliştirme imkanları sağlıyoruz.
Uluslararası bir STK kariyeri sunuyoruz. Özellikle 35 yaş altı Genç BPW dediğimiz grupta bunu önemli bir fırsat olarak görüyoruz.
Yerelde uluslarararası işbirliklerinin gücünü kullanma fırsatı sunuyoruz.


 

ERKEKLERİ DE ÜYE OLARAK KABUL EDİYORUZ

Kaç üyeniz var, kaç ilde şubeniz bulunuyor? Üyelik şartları nedir, ücretli mi, ne kadar?

Bugün itibarıyla 107 resmi üyemiz bulunuyor. Her ne kadar İş ve Meslek Sahibi Kadınlar ağırlıklı olsak da, emekli, öğrenci veya ev kadınları da üyelerimiz arasında yeralıyor. Üyelik şartlarımız sorulduğunda önce gülümsüyorum. Cevabım şudur: Üretmek ve ürettirmek isteyen kadınlara kapımız açıktır. Söylemden eyleme geçmek. Tekil değil çoğul hareket önemlidir ve takım arkadaşlığı hem başarıyı hem eğlenceyi getirir. İş ve meslek sahibi kadınlar olmaları ve özellikle uluslararası bir Federasyon’un üyeleri olarak uluslararası platformlara erişim hakkı elde edebilecek olmaları yabancı dili bir avantaj kılıyor. Ancak bu zaruri bir şart değildir.
Erkekleri de üye olarak kabul ediyoruz ve oy hakkı sağlamıyoruz. Yadırganmasın! Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlandığında bu da ortadan kalkacaktır.
Federasyona bağlı kulüplerin üyelik ücretleri yerel dinamiklere uygun olarak Kulüp Yönetimi tarafından belirleniyor. Federasyon olarak tabii ki genel bir seviyenin korunuyor olması için Kulüpler’e tavsiyeler veriyoruz. 2016’da yıllık ortalama 750 TL – 900 TL arasında değişiyor. Ulaşılır olmak istiyoruz. Toplumun kadınlar adına buluştuğu nokta olmak istiyoruz. Proje, konferans, aylık toplantı giderleri vs. bunların dışındadır.


 

Şimdiye kadar hangi projeleri hayata geçirdiniz? Sonuçları ne oldu?
Dört adet AB projesini tamamladık. B Plan Rehberlik Modeli, STEP (Solution time for Employment Problem – İstihdamda Sorunlar ve Çözümler) , PEARL (Pace to Employment and Assurance for a Respectable Life – İstihdama Giden Yol ve Düzgün Bir Hayat Garantisi) ve SİSAM (Sivil İnsiyatif Stratejik Araştırma Merkezi) Proje ayrıntılarına Ağustos’ta yenilenmiş olarak açılacak website’mizden ulaşılabilecektir. Kurumsallık anlamında yeniden yapılanma içindeyiz.
 


BM'DE BİR İLK; WEP'S PRENSİPLERİ TÜRKÇELEŞTİRİLDİ

Önümüzdeki süreçte hangi projeyi - etkinliği hayata geçireceksiniz? 

Birleşmiş Milletler ajansları tarafından yürütülen tüm kampanyaları farkındalık toplantıları, konu hakkında mentorluk, kendi bireysel iş dünyalarımızda bu kampanyaların savunuculuğunu yapmak başta geliyor. WEP’s – Women Empowerment Principles / Kadının Güçlenmesi Prensipleri’nin Türkçeleştirilmesi ki, Türkçe resmi BM dilleri arasında yeralmaz bu önemli bir gelişme idi, Türkiye Kurucu Başkanımız Dr. Arzu Özyol tarafından kaleme alındı. Bu her sene mutlaka Farkındalık Toplantıları düzenliyoruz. Bu prensiplerin CEO seviyesinde imzalanması kurumsal iş dünyasında artarak devam ediyor. Ancak bizim hedefimiz bunu daha yaygınlaştırmak sadece belli bir iş zümresi içinden dışarıya taşımaktır.
BPW Amerika’nın öncülüğünü yaptığı ve özellikle BPW Almanya’nın ilgili Bakanlık’tan her sene artmak üzere 1 milyon Euro fon sağladığı “Eşit İşe Eşit Ücret-Kırmız Çanta Kampanyası” ndaki çalışmalarımız devam edecek.
2016 sonbaharından itibaren toplumsal cinsiyet eşitliğinin içselleştirilmesine yönelik bir hazırlık içindeyiz. Bunun detayları için bizi izlemeye devam edin.
Kişisel olarak Units Group – Kariyer Merkezi tarafında İstanbul Ticaret Üniversitesi mentorluğuna seçildim.
Avusturya Liseliler Kadın Platformu ile ortak işler yapacağız.
Önemli adımlarımızdan biri de konusu ne olursa olsun ulusal veya uluslararası HER konferansta ana temayı toplumsal cinsiyet eşitliği ile birleştiren bir oturum düzenlemektir.
Öğretilmişlik ve kabullenilmişlikler ile yokoluşunu doğallaştırdığımız toplumsal cinsiyet eşitliğini enjekte etmek için her fırsatı değerlendirmeli daha doğrusu fırsatları yaratmalıyız.

 

WEP'S İMZACILARINI ARTIRMAYA ODAKLANDIK

İş yerlerinde cinsiyet eşitliğinin sağlanması için çalışan Global Compact Kadının Güçlenmesi Çalışma Grubu'nda BPW olarak hangi çalışmaları yapıyorsunuz? 

Çalışma Grubu’nda alt komisyonlar var. Grubun iş planı doğrultusunda daha çok saha odaklı programlar olan Mentorluk ve WEPs imzacı sayısının arttırılması gibi alt başlıklara öncelikli odaklanacağız. Üyelerimiz de kendi iş ortamlarında uygulamalara geçiş yolundalar.
 
FARK YARATMAK İÇİN ÇOK ÇALIŞIN

Girişimci olmak isteyen kadınlara tavsiyeleriniz neler olur? Siz girişimci olmak isteyen kadınlara ne gibi destek sağlıyorsunuz?

Dar anlamda, girişimci kadın üyelerimiz tüm dünya üyelerimiz ile iş platformları yaratma imkanına sahip oluyorlar. Yollarını açıyoruz, yolda ilerlemek tabii onların seçimi. Bölgesel iş toplantıları düzenliyoruz. Twinning’ler bu amaç için en önemli aracımız.
Bu arada söylemeden edemeyeceğim. Bu soru beni gülümseten sorulardan biri. Geleneksel normlara göre girişimci etiketine sahip değilim. “Girişimcilik” tüm dünyanın gözde akımlarından biri. Tabii ben de merakla takip ediyorum.
Girişimci kadın diye ayrıştırmayalım. İnsanları ne kadar etiketlersek o kadar çok alt kümeler oluşuyor ve her küme kendi kurallarını koymaya başlayınca ipin ucu kaçıyor.
Benim tavsiyem, içinde varolmaktan vazgeçmeyeceğiniz ve sürdürebileceğiniz kimliğinizi bulmak için tutku ile kafa yorun, dinleyin, konuşun, paylaşın, fark yaratmak için çok çalışın, teknolojinin nimetlerinden yararlanın ancak bunun sizi durgunlaştırmasından, tembelleştirmesinden kaçının.
Toplumsal cinsiyet eşitliğini bir hayat tarzı haline getirin. Bunun hiç kolay olmadığını biliyoruz. Yalnız değilsiniz ve başarılmaması için önyargılarımızdan başka bir engel yok.

 

ETİKETLERİ BİR KENARA KOYALIM, BİRLİK OLALIM

İş gücünde daha fazla kadının yer alması için erkeklere bir çağrıda bulunur musunuz?

Tek tarafa yapılan çağrıların kalıcı sonuçlar üretemeyeceğine ve defans yaratacağına inanıyorum. Bu yüzden benim çağrım tüm Türkiye’ye olacak.
Eşitlik olmadan geldiğimiz içler acısı durum ortada. Madem öyle, toplumsal cinsiyet farkındalığı yaratmak ve daha da ileri giderek kayıtsız şartsız uygular insanlar haline gelebilmek için bu konuda KADIN – ERKEK etiketlerimizi bir kenara koyalım, birlik olalım diyorum. Sivil toplum hareketlerinde birarada olmanın tadına varalım.
Bu güzel fırsat için de size BPW Türkiye adına teşekkür ediyorum.