Sevda Arıkan, "Şirketlerde üretimden tasarıma tedariktan satın almaya yüzde 50 kadın çalışan olmalı"
Uzay Kimya'nın Kurucusu Sevda Arıkan, "Araştırmalara göre satın alma kararlarının yüzde 80’ine yakınına kadınlar karar veriyor. Çocuğun oyuncağından eşinin elbisesine evdeki mobilyaya kadar kadın karar veriyor. O zaman üretimde kadın olmalı. Çünkü kadın beğenecek. Üretimden tasarıma tedarikten satın almaya yüzde 50 kadın çalışan olması gerekiyor."
Türkiye'nin en güçlü iş kadınlarından biri olan Uzay Kimya'nın kurucusu Sevda Arıkan, Türkiye’de her zaman “ilk”leri başaran bir iş kadınlarından...
Çalıştığı kurumlardaki yenilikçi yaklaşımıyla hep fark yaratmış. Örneğin cam şişelerdeki kolonyaları ilk kez Sevda Arıkan plastikte üretmiş. Emekli olup da kendi hayallerini gerçekleştirmek istediğinde de yine fark yaratmış. Tüketicinin ihtiyaçlarını belirleyip, önce kendi evinin laboratuvarında testler yapmış. Sonra da 40 metrekarelik bir atölyede neredeyse sıfır sermaye ile girişimciliğe adım atmış. Piyasada bulması güç olan bulaşık makinası deterjanı ile mobilya cilası üreten Sevda Arıkan, bugün 4 bin metrekarelik tesislerde onlarca yenilikçi, çevreci, insana duyarlı ürünü üretiyor, uluslararası firmalarla yarışıyor.
51 yıldır iş hayatında başarıdan başarıya koşan Uzay Kimya'nın kurucusu Sevda Arıkan, İşte Kadınlar'ın sorularını yanıtladı.
Sevda Arıkan ile yaptığımız videolu söyleşimizi ilerleyen günlerde Youtube kanalımızda / istekadinlar / izleyebilirsiniz.
Sizi daha yakından tanıyalım mı?
1946 yılında Samsun’da memur bir baba ile dikiş öğretmeni bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldim. Babamın PTT müdürlüğtü görevi gereği hayatımız
Türkiye’nin birçok ilinde geçti. Nişantışı Kız LisesiI’nden mezuniyetimi takiben 1968 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Yüksek Kimya Mühendisi
olarak olarak mezun oldum. Babam eczacı olmamı istiyordu. Üniversite zamanına kadar benim de istediğim aynı yöndeydi ama işin mühendislik kısmının
beni daha çok heyecanlandırdığını anlayınca tercihimi bu yönde kullandım. Zira kimya mühendisiği makine, elektriki gibi çeşitli branşların içinde yer
alıyordu. Çıktısı somut bir üründü ve inovasyona çok açıktı. Üniversiteden mezun olduktan sonra erken staj dolasıyla iş hayatına erkenyani 1968 yılında
başlamıştım. Deva Holding’de işe başladım. İlaç sektöründe faaliyette bulunan firma deterjan üretimine başlamak istiyordu. 15 yıl bu şirkette çalıştıktan
sonra iki yıl kadar da Başer Kimya’da çalışıp erken emeklilik hakkı kazanarak işten ayrıldım. Emeklilik hayallerimi kendi adıma farkı bir şeyler yapmak
süslüyordu. Artık hayalleri gerçeğe dönüştürme zamanı gelmişti.
Kendi işinizi kurmaya nasıl karar verdiniz?
Kendi işimi kurarken ben en az çiğnenen değil, hiç kimsenin gitmediği yol olsun istedim. Çünkü Türkiye’de deterjan alanında çok fazla ve sıkı bir rekabet vardı. Bu rekabet ortamında uluslararası firmalarla yarışmam çok zor olacaktı.
1969 yılında Deva Holding’te çalışırken evlenmek üzere gittiğim Amerika’da hem dil eğitimi almış hem de kısıtlı da olsa bazı araştırmalar yapmıştım. Türkiye’de daha hiçbir şeyin olmadığı 70’li yıllarda kısa bir süre için de olsa Amerika’da yaşamakla vizyonum çok değişmiş ve zenginleşmişti.
Daha farklı, Türkiye’de henüz kimsenin üretmediği alanlara girebilmek amacıyla 1986 yılında Uzay Kimya’yı kurdum. Türkiye’de bulaşık makinesi üretilmediği gibi, makine deterjanı üretimi de henüz yapılmıyordu. Evlerinde yabancı marka bulaşık makinesi kullanan insanlar deterjan bulmakta zorlanıyorlardı. Kimi bavulla yurt dışından getiriyordu kimi de az sayıda ithalatçının tırlarla getirip sattığı deterjanlardan almaya çalışıyordu ama bunlar yetmediği için pazarda çok büyük bir açık vardı. 1983 yılında İlk defa Giz markası ile bulaşık deterjanı, Uzay markası ile de mobilya cilası üretimine başladım. Türkiye’de mobilya cilası nedir bilinmiyordu.
Olmayan ürünleri ürettiğim için biz nerdeyse tüketicinin, market sahibinin isteği üzerine yeni ürünler üretiyorlar. Taleplerinde halıyı temizleyeni, duvarı
temizleyeni yapsana diyorlardı. Böylece yüzlerce ürün geliştirdik. Bütün ürünlerimizin yüzde 95’ni biz üretmişizdir. Artık ihracat da yapıyoruz.
Bütün formülasyonumuzda insan sağlığı ve çevre birinci derecededir. Ürettiğimiz hiçbir ürünün arkasında “Eldivenle kullanınız” şeklinde bir talimat yer almadığını belirtmek isterim. Çünkü tüm ürünlerimizin formülasyonlarını oluştururken insan sağlığına dost ürünler olmasına özellikle dikkat ediyoruz. Şirketimizde 32 yıl boyunca hep Türkiye’nin ilklerini ürettik. Mobilya cilasından yer cilasına, halı şampuanından çamaşır beyazlatıcısına kadar.
Türkiye’de yatçılık turizminin başlamasıyla birlikte Deniz Temiz Derneği bizden kullandıktan sonra denizde parçalanarak denizi kirletmeyen deterjan üretmemizi talep etti. Bir yıl kadar süren AR-GE çalışmalarından sonra TURMEPA adıyla ilk çevreci ürünümüzü üretmeyi başardık.
Yeniliklerimize bebekler için bitkisel temizlik ürünleriyle devam ettik. Belçika’daki Eco Garanty firmasından Ekolojik sertifika aldık. İki yıllık çalışmanın sonucunda “U Green Clean” markasıyla tamamen bitkisel ürünlerimizi piyasaya sunduk. Standart ürünler petrol bazlı. U Green Clean ürünlerimiz tamamen bitkisel bazlı ve koku olarak organik sertifikalı yağları kullanıyoruz. Çevre kirliliği dolayısıla insanlarda hassasiyetler başladı. Bu ihtyacı dkkate alarak, alerjiye en fazla neden olan boya ve esans ihtiva etmeyen U Green Clean Sensitive ürünlerimizi piyasaya çıkardık.
Yakın zamanda piyasaya çıkan bir ürününüz var mı?
En son bir ay önce hayvanlar ve kediler için bitkisel bazlı, onların PH’ına uyan 2 ürün geliştirdik. Biri köpek şampuanı. Köpek sahipleri bebek şampuanıyla yıkıyorlar. Diğeri kedili köpekli ortamların kokusunu giderici bir ürün.
Ürünlerimizin fiyatlarını ise benzer ithal ürünlere karşı çok makul seviyelerde tutarak herkesin ulaşabilmesini sağladık.
Girişimcilik serüveninizde başlangıçta yaşadığınız sorunlar neler oldu?
Ben 15 yıl hem pazarlamayla yan yana çalıştığım için ürün hazırlamadan planlamaya kadar içinde olduğum için pek fazla zorluk çekmedim. Tek çektiğim zorluk finans konusundaydık. 15 yıllık bir çevrem oluştu. Satın almacı, tedarikçiler, o şirkette güvenilir olduğumu bildiler, beni tanıdılar. Sıfır sermaye diyebileceğim şekilde başladık. Zaten hobi gibi başladım. 40 metrekarelik atölyedön şimdi 4.000 metrekarelik bir tesisimiz var. Kendimiz bizzat ürettik. Kendim arabamın arkasına koyarak dağıttım.
İş kuran kişinin işi iyi bilmesi lazım. Çok iyi bir ürün üretirsin ama tüketicinin beklentisini karşılamaz. Ben yurt dışına gittiğimde marketlerden ürün alırdım. Çünkü ambalaj örnekleri lazımdı. Mutfağımda inceledim. Şirketi kurmadan önce bu şekilde mutfağımda testler yapıp üretip eşe dosta dağıttım.
Bulaşık makinasında bizimki gibi yağlı tencere tava yok. Türk kadınının beklentisine göre ürün geliştiriyoruz. Yüzde 100 beğeni olmadan piyasaya çıkarmıyoruz.
Bulaşık makinası tuz, parlatıcı ve toz. Biz bunu marketlere öğrettik. Tozu alıyor, parlatıcı da lazım diyerek verdik. Bulaşık makinası kullanan tüketicilerle çok sıkı devam ettik. En basit bardak buğulu çıktı diyor. Defalarca onlara tuz deposu bozsa, yağ ve kir değil, en son durulama suyunda kireç varsa aniden kurutuncu beyaz olur. O sırf kireçtir. Yıllarca böyle tüketiciyi eğittik. Mesela mobilya cilasını yuvarlak silme, ahşabın damarına göre sileceksin. Evlerine gidip birebir anlattıklarımız oldu.
En büyük zorluk ürünleri anlatmaktı. Çünkü benzeri yoktu. Çek senet de yoktu. Defterimize yazardık alacak vereceği.
Kadın girişimcilere tavsiyeleriniz neler olur?
Kadın girişimcilere önerilerim şu olacak; Bir defa işi çok iyi öğrenmeden başlamasınlar. Ama işin her safhasını alımı satımı… Vehbi Koç’un ‘Satın alırken kazanılır diye sözü vardır. Hem iyi kaliteli. Uygun fiyata ve olabildiğince uzun vadeli alması gerekir. Çünkü paranın dönüşünü çok iyi ayarlaması gerekir. Peşin alıp da parasını 3 ay sonra alırsa bitecektir.
İkincisi kalitenin tüketicinin beklentisini tam karşılaması lazım. Bu konuda kadının avantajı var. Erzurum’da bir araştırma yapılmış satın alma kararlarının yüzde 80’ine yakınına kadınlar karar veriyor. Çocuğun oyuncağından eşinin elbisesine evdeki mobilyaya kadar kadın karar veriyor. O zaman üretimde kadın olmalı. Çünkü kadın beğenecek. Üretimden tasarıma tedarikten satın almaya yüzde elli 50 kadın çalışan olması gerekiyor.
Şişe kalıplarımızı özel tasarlarız. Kadının eline uyuyor mu uymuyor mu diye bakarız. Mutfakta nereye konuluyor, dolaba sığar mı, etiketi dayanıklı mı diye test ediyoruz. Dolayısıyla kadının işteki başarılarının avantajı oluyor. Kadınlar çekinmesinler, hangi işi yaparsa yapsınlar erkeklerden daha geniş bir açıdan hem ürünü hem tüketiciyi inceleyip görme şansları var. Otomotiv sanayinde kadın çalışan az olduğu için hala çantalarımızı koyacak yer yok son model otomobillerde. Eğer kadına ağırlık verseler eminim onu çözecekler. Beyaz eşyacılar başarılarını kadın çalışan sayısını artırarak yakalamışlardır. Yoksa bir böreğin altının üstünün kızarmasını nereden bilecekler.
Aslında erkeklerin de bilmesi gerekiyor artık.
Tabi hayat müşterek artık. İşleri ortak olarak paylaşmalılar.
Sanayide durum nedir, gözlemleriniz neler?
51 yıldır iş hayatındayım. Şimdi kadın sayısının arttığını görüyorum. Bu sadece Türkiye’nin değil dünyanın sorunu. Beş altı yıl kadar önce Ticaret Odası’nda“Avrupa iş hayatında kadın” sempozyumu yapıldı. Norveç, Avustury, İsveç.. Her yerden kadın konuşmacılar vardı. İsveçli kadının ifadesini hiç unutmuyoruz. "Biz parlamentoda yüzde 50 isek bunu kotalarla aldık. Çünkü kendi kendine olmayacaktı. İsveçli Norveçli erkeğin kafasında kadının yeri ev ve çocuk büyütmek."
Bu kadar gelişmiş ülkeler olmasına rağmen…
Avusturyalı devletten bir görevli kadındı. Hala Avusturya’da kadın erkek ücretleri arasında fark olduğunu itiraf ettiler. Dolayısıyla bu dünyanın sorunu. Kadın her yerde hakkını almalı. Mücadele etsinler. Yaptıkları beğeniliyorsa vazgeçilemez olacaklar çalıştıkları yerlerde.
Türkiye’de sanayinin geçmişi 50 yılda gelişti. İkinci jenerasyonu devretme durumunda. Ve görüyürom ki devirde kızlar ağırlıkta. Onlar da kadınlara ağırlık vermeye başladılar. Ben gidişatı olumlu görüyorum. Fikirlerini değiştirmeyen insanlar da değiştirmeye mecbur hissedeceklerdir rakiplerinin başarılarını gördükçe diye düşünüyorum. Kadın da çalışsın diye bakmayıp da kadının çalışmasının ona verdiklerini ispat etmemiz gerekiyor.
Yani diyorsunuz ki siz bize hakkımızı vermiyorsanız biz sizi cepleriniz üzerinden yakalayacağız.
Seni daha çok kazandıracağımıza inandıracağım. Ben aynı zamanda TOBB Kadın Girişimciler Kurulu’ndayım. Ülkenin çeşitli yerlerinde toplantılar oluyor. Bugün Türkiye’de madenin başında. ağır sanayide çok başarılı kadınlar var. Onur duydum, gurur duydum.
Eşitlik konusundaki farkındalığınız ne kadar yüksek...
Ben şu anda 3 torun sahibiyim. İki kızım, üç kız torunum var. Ben kadın haklarını savunmayayım da kim savunsun. Ben de damatlarla çalışıyorum. Gençlerde uyumlu bir çiftse her şeyi çok güzel paylaşıyorlar. Her şeye rağmen kadın en iyi organizatör. Her şeyi bırakırsanız da yürümüyor. İyi planlamacıyız, finansçıyız, zamanı iyi planlıyoruz.
O yüzden başarılılar…
Evet, organizasyonda kadın çok daha iyi biliyor. Aynı anda birkaç şeyi düşünebiliyoruz. Çorbayı karıştırırken yarınki konuşmamınız hazırlayabiliyorsunuz. Ama en başarılı erkek de bile şunu görüyorum. Bir şey söylendiğinde şunu bitireyim sonra konuşalım diyorlar. Ama ben yazı yazarken aynı anda sekteretere de cevap veriyorum, internette de bir şeylere bakabiliyorum.
Kadın olarak karşılaştığınız engeller nelerdi ve bunu nasıl aştınız?
Orada en önemli şey kadın olduğunuzu unutacaksınız. Ne ayrımcılık isteyeceksiniz. Ben 8 aylık hamileyken bile Boğaziçi kolonyalarını çıkarmıştım. Tankların üzerinde çalışıyordum. Hatta kolonyayı Türkiye’de plastiğe koyan, kasadan oluklu mukavvaya koyan ben oldum. Çalıştığın yerde de farklılık yaratmak gerekiyor. İşine odaklanırsa kadın olayını pek yaşamıyor. Mantık da önemli. Mühendislikte mantık önemlidir.
Hiç engelle karşılaşmadınız mı kadın olduğunuz için, örneğin daha az maaş alma durumu oldu mu?
Maaşı az alma durumu oldu. Toplantılarda da kadın olduğum için verdiğim fikirler çok dikkate alınmıyordu. Bir süre sonra zaten onun doğru olduğu anlaşıldığı zaman siz yerinizi koruyorsunuz. Vaz geçmemek gerekiyor. Umursamadılar, nereden çıktı bu fikir, ağlamaklı olduğum zamanlar oldu ama kuvvetli göründüm. Bir süre sonra benimkinin doğru olduğu ortaya çıkınca zaman içinde size güven oluşuyor. Maalesef ön fikir var kadının aklı ermez fikri hala var. Ama bu yavaş yavaş değişiyor. Eğitimi kısıtlı erkeklerde bile “Benim hanım daha iyi bilir” sözlerini duyar oluyorum.
İş hayatında başarılı olmak isteyen kadınlara tavsiyeleriniz neler olur?
Bir kere profesyonel olsun kendi işi olsun, kendini yetiştirmesi gerekir. Lisan çok önemli. İkincisi de olsa çok daha iyi olur. İngilizce olmazsa olmaz. Dünyadaki hiçbir gelişmeyi takip edemezsiniz. İnternette her şeye ulaşabiliyorsunuz. Ama herkes ulaşabiliyor. Önemli olan oradan ayrılıp, birleştirip bir şeyler yaratmak. Hayal gücü çok gerekiyor. Hayal gücünü seyahatler de etkiliyor. Dünya nereye gidiyor, insanların ihtiyaçları nereye gidiyor tarih, kültür nedir, insanlar nasıl yaşıyor… Gözlemlesin baksınlar, insanları tanısınlar. Eskiden Türkiye’de üretilen Türkiye’de satılıyor. Ama artık birçok firma Türkiye’de satmadan gidip yurtdışında satıyor. Bütün dünyayı tanımaları lazım. Saçma sapan dizilerden vaz geçsinler, kitap okusunlar. Zamanlarını iyi planlasınlar. Sadece iş kolik olunmasını da tavsiye etmiyorum. Sosyal yaşam, çevre network çok önemli. Aileye, arkadaşlara zaman ayırmaları gerekiyor. Kendilerini geliştirmeleri, zamanı iyi kullanmaları, dünyayı ve insanlarını tanımaları ve hesabı da bilmelerini tavsiye ediyorum. Aman paranızın hesabını iyi yapın diyorum. İş yapılıyor, paralar geliyor. O zannediyor ki hepsi kar. Araba alayım, ofise mobilya alayım dediğinde sermaye biter. Sermayeyi büyütmek gerekiyor.