15 Ekim Dünya Çiftçi Kadınlar Günü...
Bu önemli günde gelin tarım sektöründeki kadınların, kadın çiftçilerin durumuna yakından bakalım.
Tespitler, Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar'dan...
- Çalışan kadınların dörtte biri tarımda faaliyet gösteriyor.
- Tarımda çalışan kadınların yüzde 95’i sosyal güvenlik sistemine kayıtlı değil.
ünde 16-17 saat çalışıyor.
Tarım sektöründe çalışan kadınların sorunları bunlarla bitmiyor elbet.
Hatay Mustafa Kemal (MKÜ) Üniversitesi Samandağ Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Melisa Kara da tarımdaki kadınların sorunlarına dikkat çekiyor ve kadınların tarımda yalnızca işçi olarak görüldüklerine, sırf kadın oldukları için akademisyen veya çiftçi olarak görülmediklerine dikkat çekiyor.
Gelin Hatay'da tarım alanında önemli çalışmalara imza atan Melisa Kara'nın anlattıklarına birlikte kulak verelim.
MELİSA KARA KİMDİR?
Nerede, kaç yılında doğdunuz, hangi okullarda eğitim aldınız? Medeniz durumunuz nedir? Eğitiminiz nasıl ilerledi?
1972 yılında Antakya’da doğdum. Konya’da başladığım ilkokul eğitimime Antakya ‘da devam ederek , ortaokul ve liseyi de Antakya’da tamamladım. 1994 yılında Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri bölümünden mezun olduktan sonra, Yüksek lisansı Mustafa Kemal Üniversitesi’nde “Antakya’da Yetişmekte Olan İncirlerde Seleksiyon” adlı tez çalışması ile tamamladım. 1996 yılında Mustafa Kemal Üniversitesi’nde Samandağ Meslek Yüksekokulu’na Öğretim Görevlisi olarak atandıktan sonra aynı yıl Has Turizm’in kurucu ortaklarından Hatay-Samandağlı iş insanı Özcan Kara ile evlendim. İkisi tıp fakültesinde, biri ortaokulda diğeri ilkokulda olan dört çocuk annesiyim.
SEBZELERDEKİ NİTRAT ARAŞTIRMASIYLA ÖDÜL ALDI
Kariyer yolculuğunuz nasıl ilerledi, yıllara göre hangi şirketlerde hangi görevlerde bulundunuz, şimdi hangi şirkette hangi pozisyonda çalışıyorsunuz. Hangi alanda uzmansınız, özellikleriniz neler, kısaca anlatır mısınız?
Mustafa Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümünde doktora çalışmamı, Hatay’da ilk kez ele alınan bir konu olan “ Hatay İlinde Pazarlanan Ispanak, Marul Ve Maydanozlarda Nitrat Ve Nitrit Birikiminin Mevsimsel Değişimiyle Klorofil İçerikleri Arasındaki İlişkiler” adlı çalışma ile tamamladım. Yapmış olduğum doktora tezi ile üç uluslarası ödül aldım. İlk ödül , ISHS( International Society for Horticultural Science) tarafından düzenlenen Dünya çapında bir organizasyon olan; Amerika, İngiltere, Almanya, Japonya, Hindistan, Arjantin, İsviçre, Kanada, Kolombiya, Nairobi gibi dünyanın dört bir yanından gelen 2000 akademisyenin katıldığı "IHC 2018 XXX. İnternational Horticultural Congress “ de “ Young Minds Awards” ödülüdür.
İkinci ödül ise, ISHS'ninBahçe Bitkileri alanında “Chronica Horticulturae “ isimli dergisinde ve web sayfasında beni ve yapmış olduğum doktora çalışmasını , tüm dünya akademisyenlerine anlatan bir röpörtajla, fotoğraflı olarak yer alacak şekilde haber yapmasıdır. Hatay’ın, Mustafa Kemal Üniversite si’nin ve Türkiye’nin tanıtımı açısından çok önemli olan bu ödülden sonra üçüncü olarak, Uluslararası Lions Federasyonu tarafından düzenlenen “Türkiye’nin Başarılı Kadınları” yarışmasında Ülke çapında yapılan halk oylaması ile “Tarım” kategorisinde ödüle layık görüldüm.
Akademik olarak Ziraat, Bahçe Bitkileri alanında birçok ulusal ve uluslararası makaleler ,katıldığım sempozyum ve kongrelerin yanısıra “Uluslararası Yenidünya Sempozyumu” düzenleme komitesinde yer aldım.
YAPRAKLI SEBZELER DE KANSEROJEN OLABİLİR
Çalışmanız nasıl bir önem taşıyor?
Ödül almış olduğum çalışmam, doktora tezimin maydanoz ile ilgili olan kısmıdır. Biliyorsunuz Hatay, Türkiye maydanoz yetiştiriciliğinde, %55lik üretimiyle birinci il olmasından dolayı çok önemli bir konumdadir. Maydanoz yapraklarında birikim yapan ve miktarı fazla olursa, kanser gibi birçok hastalıklara neden olabilen, nitrat ve nitrit görülmektedir. Maydanoz yetiştiriciliğinde ön sırada olan Hatay’da ilk defa , Hatay’ın beş büyük yetiştirici ilçesindeki maydanozlarda nitrat- nitrit birimine ve bu birikimle maydanozlardaki klorofil içeriğinin mevsimsel değişiminin etkileşimini ben araştırdım. Günümüzde, temiz, kalıntısız zirai ürün üretmek, sağlıklı gıda tüketmek çok önem arz etmekte. Dünya Sağlık Örgütü bu konuda çok önemli uyarılar yapmakta. Bu açıdan yaptığım çalışma fark yaratmıştır.
Doktora çalışmamda çıkan sonuç; Yapraklı sebzelerde kanserojen olabildiği bilinen nitrat-nitrit birikiminin yüksek düzeylere çıktığı, bu yüzden yetiştiricilik sırasında gübreleme dozu ve formuna çok dikkat edilmesi gerektiği, çeşit seçimi, muhafaza koşulları, yetiştirilen mevsim, iklim koşulları gibi birçok etmene dikkat etmemiz gerektiği ve üreticilerimizi bu konuda bilinçlendirmemiz gerektiği sonucu çıkmıştır. Bazı yapraklı sebzelerde maximum nitrat limiti ve tüm yapraklı sebzelerde de bulunabilecek nitrit limiti Türk Gıda Kodeksinde belirlenmemiştir. Bu çalışmamdan sonra Tarım Bakanlığı bu limitleri belirlemek üzere işbirliği teklif ettiler şahsıma. Üreticileri bilinçlendirme konusunda da ortak çalışmalar hedeflenmektedir.
FARKINA VARMADAN ZEHİRLENİYORUZ
Şu sıralar hangi projeyi yürütüyorsunuz?
Şu anda Hatay da yetiştirilen yapraklı sebzelerdeki nitrat-nitrit birikimine ve birikimin önlenmesi için yapılabilecekler konusu üzerinde çalışıyorum. Biliyorsunuz ne yazık ki ülkemizde kanser vakaları çok artmış durumda. Yediğimiz içtiğimiz şeyler buna sebep olabilmekte. Yeşil sebze ile besleniyorum, sağlıklı gıda tüketiyorum derken, zehir tüketebiliyoruz farkına varmadan. Bu açıdan bakıldığında hem doktora konumun, hem bu konunun önemi ortaya çıkmaktadır.
Yeşil yapraklı bitkilerdeki nitrat-nitrit birikimi bizi nasıl etkiliyor, neler yapılmalı?
Sebzelerde nitrat- nitrit birikimi sağlımızı kötü etkiliyebiliyor. Özellikle nitritin kansorejen madde olduğu tespit edilmiş durumda.Yemekborusu, Karaciğer, akciğer, böbrek , mesane , kolon ve mide kanserlerine yol açabilmekte. Ayrıca methemoglobinemia, mavi bebek sendromu ve toksik etki yapabilmekte.
MAYDANOZ NASIL SAKLANMALI
SEBZELER NAYLON TORBAYA KONULMAMALI
Tüketiciler olarak biz bu konuda neler yapabiliriz? Örneğin sirkeli suda yıkamak veya birkaç dakika sirkeli suda bekletmek gibi yöntemler uygulanıyor. Sizce bu yöntemler bu tür nitrat türevi atıkların bertaraf edilmesini sağlıyor mu? Siz tüketicilerin ne yapmasını önerirsiniz?
Yapraklı sebzeler anaerobik koşullarda muhafaza edildiğinde Nitrat, nitrite dönüşebilmektedir. Bu nedenle sebzelerimizi kapalı, havasız ortamlarda tutmamamız gerekmekte. Buzdolaplarında naylon poşetlerde ağzı bağlı bir şekilde kesinlikle bırakmamalıyız. Yine kapağı kapalı kavanozlarda muhafaza etmemeliyiz. Çünkü havasız koşullarda nitrat nitrite dönüşüyor ve nitrit hem toksik hem kansorejen. Ben havlu yada kağıt havluyu hafifçe ıslatıp yeşil yapraklı sebzeleri içine sarıp uçlarını açık bırakıyorum. Mutlaka hava almalı sebze. Ayrıca nitrat suda çözünebilmekte oyüzden sebzeleri suda bırakmak, haşlamak ve dondurmak içindeki nitratı azaltabilmemize yarar uygulamalardır.
TARIMDA DAHA ÇOK
KADIN ELİNE İHTİYAÇ VAR
Bir kadın olarak sizin gözlemleriniz deyenimleriniz neler, kadınlar iş hayatında hangi engellerle karşılaşıyor? Birkaç maddeyle sıralar mısınız? Tanık olduğunuz veya yaşadığınız enterasan durumlar var mı?
“Kadınlar ancak işçi ise tarımda çalışır, akademisyen olarak ya da çiftçi olarak yapamazlar” gibi bir algı var. Bu algı yüzünden tarımda kadın akademisyen sayısı daha azdır. Akademik olarak tarımda başvurusu olan bir erkek aday sadece cinsiyeti yüzünden sizin yerinize tercih edilebilir ne yazık ki. Ya da çiftçi bir aileden geliyorsanız erkek çocukların bu işi yapacağı düşünülür. Bunun tersini kanıtlamak için çok uğraşmanız gerekir. Günümüzde de erkek egemen bir iş dalı olarak görülse de çok başarılı olan kadınlarımız mevcut. Yılmayan, mücadele eden, tarıma gönül vermiş kadın akademisyen ve çiftçilerimiz genç nesillere örnek olacaklardır. Tarımda kadınların var olması demek kadının koruma içgüdüsü ve anne vasfıyla, üretimde temiz ve sağlıklı gıda, korunan yerel tohum, kalıntısız ürün üretmek demektir. Bu nedenle tarımda daha çok kadın eline ihtiyaç var.
FARKLILIK KADINLARDAN GELİR
Kadın istihdamında daha fazla kadının yer alması için kadınlara ve erkeklere bir çağrıda bulunur musunuz?
Biz kadınlar için; üretmek, eğitmek, yol göstermek, yoktan var etmek yaradılışımızda var olan özellikler. Tanrı bunları bize lütfetmiş sadece bu özellikleri kullanıp kullanmamak bize kalmış. Farklı bakış açısı isteyen her işletme sahibi, her iş dalı bünyesinde kadın barındırmalı. Kadınlar okuyup, eğitilince, bir de doğuştan gelen sezgilerini kullanmaya başlayınca fark yaratmaya başlarlar. O yüzden kadınlarımızın önünü açalım ki , toplum olarak fark yaratmaya başlayalım. “Farklılık kadınlardan gelir”
VAZGEÇMEZSENİZ BAŞARIRSINIZ
Başka kadınların öğrenmesi, rehber olması için yaptığınız işle ilgili, uzmanlığınız olduğu konuda birkaç püf noktası paylaşır mısınız?
Çocuk da yaparım Kariyer de. Evet bu mümkün ama tabi kolay değil. Hem sizin hem ailenizin çok emek etmesi gerekiyor. Ama sonucunu almaya başladığınızda iyi ki pes etmemişim diyorsunuz. Dört çocuğum var ve akademik anlamda da başarılara imza atmış olmak ayrı bir haz veriyor. Genç kızlarımıza şunu söylemek isterim “Eğer bir şeyi çok ister ve ondan vazgeçmezseniz. Eninde sonunda başarır ve onu alırsınız”. İşiniz ne olursa ve ne kadar zor şartlı olursa olsun, pes etmemek başarıyı getiriyor. “Akademisyenlik virüs gibi damarlarınıza girdimi onu bırakamazsınız” derim hep. Bi başlayınca tutkum oldu ve şartlar neyi getirirse getirsin ben de bırakamadım. Çok özverili çalışmayı gerektiren bir iş dalı. Ama buna değiyor.
ÖĞRENCİLERİMİ VE
YÜZ YÜZE DERS YAPMAYI
ÇOK ÖZLEDİM
Pandemi nedeniyle işiniz nasıl etkilendi, sorunlarınız neler? Evinizde iş bölümü var mı? Pandemi sonrası için işiniz açısından planlarınız neler?
Ben bir akademisyenim, dolayısıyla işim bu süreçte çok etkilendi. Yüz yüze eğitim verirken birden hiç beklemediğimiz bir online eğitim sürecine girdik. Mustafa Kemal Üniversitesi, uygulamalı eğitime önem veren bir üniversite olması dolayısıyla, ilk başlarda zorlansak da bu süreci çok iyi atlattık. Öğrencilerimizle derslerimizi tamamlayarak dönemi bitirdik. Gelecek dönemlerde de pandeminin uzamasına karşı online eğitim için derslerimizi modifiye ettik. Öğrencilerimi ve yüz yüze ders yapmayı çok özledim. İnşallah en kısa sürede pandemi biter ve eski eğitim şeklimize geri döneriz.
YALNIZLAŞMA SÜRECİ BAŞLAYABİLİR
Pandemi sonrası sizce nasıl bir hayat ve ekonomi düzeni bizi bekliyor olacak, neler değişecek veya değişmeli?
Pandemi sonrası hayatımız eskisi gibi olmayacak deniyor ya; hem iyi hem kötü. İyi yanı pandemi öncesi yaşanan yoğun sosyal hayat içinde olucam derken, aksattığımız bir takım manevi değerlerimize dönebilme fırsatımız olacak. Özümüze dönme, kendimizi dinleme fırsatı bulup bir es noktası yaşamış olduk. Buda bize toplum bazında daha insancıllığı, maneviyatı, empatiyi getirecektir diye düşünüyorum. Kötü yanı, birbirimizden korkar olduk. Yanlızlaşma süreci başlıyabilir özellikle çocuklarımızın psikolojik anlamda çok desteklenmesi gereken bir dönemdeyiz. Sosyalleşemeyen çocuk, yalnızlığa ve internete olan bağımlılığa doğru hızla yol alabiliyor. Ebeveynlerin çok dikkatli olması gereken bir döneme girdik neyazıkki. Ekonomik anlamda pandeminin uzun sürmesi tüm dünyayı olduğu gibi bizide olumsuz etkileyecektir. İhtiyaçlarımızın değiştiği bir döneme girdik. Bu dönemi iyi analiz edip , ihtiyaç duyulan sektörleri yeniden belirleyerek yeni iş imkanlarının yaratılabileceği, yeni oluşumlar içine girilebilecek bir dönemdeyiz. Eskiden çok iyi kazanan sektörler pandemi ile düşüşe geçip, hiç önemsenmeyen sektörler ise çok değer kazandı. Koşuları iyi analiz etmek gerekiyor. Fırsatları kaçırmamak adına.
Berrin Tansel ile yaptığımız video röportajı izlemek için linke tıklayın.