Başarılı iş kadınları röportaj serimiz devam ediyor...
Bugün sizleri başarılı bir kadın girişimci olan iş kadını Gülçin Çelik Gengeç ile tanıştırmak istiyoruz.
Teknolojinin baş döndürcü hızda ilerleyişine ayak uydurmak zorunda kalan şirketler yeni teknoloilere yatırım yaparak dijital dönüşümlerini gerçekleştirmeye çalışıyor. Gelişmiş yazılım ve uygulamalar kullanılarak çağa ayak uydurmaya çalışan şirketlerdenseniz ve dijital dönüşümü gerçekleştirdiğinizi düşünüyorsanız fena halde yanılıyorsunuz demektir.
Çünkü DBilgi Eğitim ve Danışmanlık Kurucu Ortağı kadın girişimci Gülçin Çelikel Gengeç, dijital dönüşümün tam anlamıyla uygulanabilmesi için şirketlerin bütün organizasyon yapısının yani iş modelinin mutasyona uğraması gerektiğini söylüyor.
İstanbul Üniveristesi İletişim Fakültesi Raydo, TV ve Sinema Bölümü’nden mezun olan iş kadını Gülçin Çelikel Gengeç, perakende ve ilgili sektörlere eğitim danışmanlık hizmetleri sunan Sosyal adlı şirkette tam 18 yıl organizasyon sorumluluğundan pazarlamaya, PR'dan genel müdür yardımcılığına kadar farklı pozisyonlarda çalıştıktan sonra girişimci kadınlar arasındaki yerini aldı.
Şirketlerin dijital dönüşüm yolculuklarına eşlik etmek üzere 2019 yılında ortağı ile birlikte DBilgi Eğitim ve Danışmanlık şirketini kuran kadın girişimci Gülçin Çelikel Gengeç, İşte Kadınlar'ın sorularını yanıtladı.
GÜLÇİN ÇELİKEL GENGEÇ KİMDİR?
Nerede, kaç yılında doğdunuz, hangi okullarda eğitim aldınız?
1977 yılında Ankara’da doğdum. Ankara Deneme Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniveristesi İletişim Fakültesi Raydo, TV ve Sinema Bölümü’nden mezun oldum. Evliyim ve bir kız, bir de oğlan çocuğum var.
Kariyer yolculuğunuz nasıl ilerledi?
Üniversite yıllarında part time olarak çalışmaya başladım. Mezun olduktan sonra perakende ve ilgili sektörlere eğitim danışmanlık hizmetleri sunan firmada organizasyon sorumlusu, pazarlama, pr ve satış sorumlulukları ile genel müdür yardımcılığına uzanan kariyer yolculuğum yaklaşık 18 yıl sürdü. Çalıştığım yerde sürekli farklı sorumluluklarım olması, bunlarla birlikte yeni şeyler öğrenmem, benim sürekli aynı yerde kalmamı sağladı.
Yeni şeyler öğrenmekten çok keyif alıyorum. Bu, beni iş ve özel yaşamımda motive eden en önemli güç . Bununla birlikte bilgiyi başka insanlara aktarmak ve paylaşmak. Yaptığım işlerde hep bunlar öncelikliydi. Her sene yeni konferanslar, fuarlar, eğitimler düzenledik. Bu etkinliklere farklı kesimlerden insanlar katıldı. Her etkinlik de yeni şeyler öğretti diyebilirim.
Tüm bunları yaparken her şey kolay olmuyor tabii. Ne kadar planlı olursanız olun, her zaman önünüze aşılması ve çözülmesi gereken sorunlar çıkıyor. Bu sorunları çözmek aslında bir meydan okuma. Meydan okurken de öğrenmeye devam ediyorsun.
Tüm bunları gerçekleştirirken en ama en önemlisi ekip çalışması. Siz ne kadar yetenekli, bilgi ve birikime sahip olsanız da tek başına yeterli olmanız mümkün değil. Her işe yetişemezsiniz.
Bir de akıl akıldan üstündür, o kadar önemli ki. Sizin göremediğinizi, hissedemediğinizi bir diğeri bilebilir, görebilir. İyi bir ekip olmadan pozisyonun ne olursa olsun iş hayatında başarılı olmanız mümkün değil. İyi ekibin de kuralları var; doğru işi doğru insanla yapmak. Her ekibin motivasyonu farklı olduğu için de ona uygun davranmak ve en önemlisi işi önce öğretmek, destek duyduğu zaman yanında olmak. Belki bunlar çok klişe laflar gibi gelebilir ama gerçekten çok önemli. Bir konferansta Sani Şener şöyle demişti “Tek tek ağaçlarını bilmediğin ormanı yönetemezsin”.
İşini iyi yapmak, başarılı olmak için işinin gerekliliklerinin hepsini yapmış olman ve bunları seninle birlikte yönetecek arkadaşlarını da iyi tanıman gerekiyor. İyi satış istiyorsan sen de satışa çıkmalısın, etkinliğin kusursuza yakın olmasını istiyorsan o etkinliğin her aşamasında olmalısın. Konferans çantası hazırlamaktan, stand kurulumuna yardımcı olmaya kadar.
Büyük resme hakim olmak önemli ama şu da bir gerçek, şeytan detaylarda gizli. Onun çin detayların da hiçbir zaman peşini bırakmadım.
EĞİTİM, KONFERANS VE DANIŞMANLIK VERİYOR
Şirketinizin adı nedir, kendi işinizi kurmaya hangi yıl, nasıl karar verdiniz, neden bu şirketi kurdunuz, hangi alanlarda hizmet veriyorsunuz? Şirketi kurarken hangi çekinceleri, zorlukları yaşadınız, nasıl başa çıktınız?
2019 yılında şirketimi kurmaya karar verdim. Öncesinde bir yıl kadar bildiğim, hakim olduğum konularda danışmanlık verdim. Ama tek başına yapılan bu iş ve yine aynı şeyleri tekrarlamak açıkcası beni çok motive etmedi.
Benim gözüm yeniliklerdeydi. Teknoloji hızla ilerliyordu ve bu yenilikleri de kaçırmak istemiyordum.
Ortağım Levent Demircan, hem özel sektörde uzun yıllar çalışmış, hem de bir taraftandan Galatasaray Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak dual kariyer yapmıştı. Daha önce beraber çalışma fırsatımız olduğu için iş yapış şeklini biliyordum. İkimizin de farklı özellikleri vardı. Dijital dönüşümün artık kaçınılmaz olduğu bu günlerde beraber DBilgi Eğitim ve Danışmanlık firmasını kurduk. DBilgi dijitalin, dönüşümün bilgisi demek. Çünkü artık her şey dijitale taşınıyor, her şey dönüşüyor. Biz de bundan yola çıkarak ana konumuzu dijital dönüşüm olarak belirledik ve eğitimler, konferanslar dizayn etmeye başladık, bir taraftanda danışmanlık hizmetleri veriyoruz.
Açıkçası bu işe başlarken çok fazla çekincem olmadı. Çünkü işin matematiğini biliyordum, sadece içerik farklıydı ve hitap ettiği alan çok daha genişti. Yıllarca perakende sektörüne yönelik düzenlediğimiz eğitimlerin, konferansların ana hedefi perakende sektörünün gelişimine, hizmet ve satışına yönelik içerikler oldu. Şimdiyse tüm sektörlere hitap ediyoruz, ağımız daha da genişledi. Bugün perakende harici otomotiv sanayisi de kozmetik üreticisi de hizmet verdiğimiz şirketler arasında yer alıyor.
Tek zorlandığımız konu dijital dönüşümün bir çok yerde sadece dijitalleşme olarak algılanması. Bir çok programa, yazılıma, donanıma yani teknolojiye yatırım yapılarak, büyük ya da küçük hacimli, dijital dönüşümün gerçekleştirdiğini düşünen kurumlar var. Ancak bizim de üstüne basa basa vurguladığımız konu şu ki dijital dönüşüm sadece dijitalleşme değil bir iş mutasyonu. Dijitalleşme sadece bir araç. İş yapış şekillerinin, yönetim tarzının, bütün organizasyonun tedarikten teslimata, yeni dünyada ayakta kalabilmek için mutasyona uğraması gerekiyor. Deyim yerindeyse kurumların kendilerini öldürmesi ve yenileyerek dirilmesi gerekiyor. Bu değişimi gerçekleştiremeyenler orta ve uzun vadede maalesef hayatta kalamayacak. Şu anda belki de var olmayan bir şirket 5 sene sonra bu firmaları satın alacak.
Özellikle global pazarlarda dijital teknolojilerin tek başına dijital değişimi getirmediği, doğru kültür, hedefler, altyapı ve süreçler ile dijital teknolojilerin yaratıcı kullanımlarını birleştirerek çalışanların yeni iş modelleri geliştirmeleri ile bu sürecin başarılı olabileceği anlaşılmış durumda.
Bu pazarlarda çok daha uzun zamandır süregelen bu gelişmeler belirli bir pazar olgunluğunu da beraberinde getiriyor. Dijital kanallardan gelen ciro yüzdesi, dijitale ayrılan yatırım yüzdesi, dijital stratejinin net ve anlaşılır olması, CDO görevlendirmesinin yapılması.
Dijital dönüşümün verimlilik döngüsünde Ar-Ge ve teknoloji yatırımı, dijital dönüşüm projeleri, maliyet düşüşü, rekabet gücü artışı, satış artışı, sermaye birikimi ve nitelikli iş gücü, insan kaynağına eğitim yatırımı yer alıyor. Bu zincirdeki verimlilik döngüsünün gerçekleşmesi için de en önemli başlık insan! İş profesyonellerinin dijital dönüşüm farkındalıklarının artırılması gerekiyor.
Bizim hedefimiz de bunu sağlamak, yardımcı olmak.
İŞ KADINI HANGİ SORUNLARI YAŞIYOR?
Bir kadın olarak sizin gözlemleriniz deyenimleriniz neler, kadınlar iş hayatında hangi engellerle karşılaşıyor?
Dünyadaki hakim dil ve haliyle iş hayatındaki dil bildiğimiz üzere fazlasıyla ataerkil. Bunun değişmesi için oluşumlar ve hareketler başladı. Tabii, bu öğretiler yıllardır herkesin bilinçaltına işlediği için bundan sıyrılmak zaman alacak.
Her şey dilde başlar denir ya, sevgili Ayşen Zamanpur, Silk&Cashmer’in kurucusu uzun zamandır ‘iş adamı’ kavramının ‘iş insanı’ olarak değişmesini her platformda dile getiriyor.
Türkiye’nin önde gelen kuruluşları Borusan, Arçelik hazırladıkları kampanyalarla eşitliği sağlamak için toplumu bilinçlendiriyor. Yönetim Kurulunda Kadın Derneği daha fazla kadının karar verici mekanizmalarda yer alması için uğraşıyor. Sizin gibi platformlar kadınların sesinin daha etkin çıkmasını sağlıyor. Bunların hepsi zamanla daha da iyi sonuç verecek. Bunların hepsinin faydasına inanıyorum ve destekliyorum.
Ancak daha alınacak çok yol var.
Aslında temel sorun toplumun kadına yüklediği anlamda yatıyor. Çünkü kadının önceliği evinin kadını olmak, iyi bir eş ve iyi bir anne olmak. Ve tabii iş hayatında da başarılı olmak istiyorsa tüm bunların hepsine yetmeli, hepsini en iyi şekilde yapmalı. Peki bu sırada erkekler ne yapıyor? Onların önceliği tabii ki kendi işleri, keyfi olursa da diğer konularda destek olabilir ya da olmayabilir. Çünkü hayat müşterek kavramı maalesef ki bizim hayatımızda daha yerleşmedi.
Ekonomik olarak hayat müşterek yapısı daha fazla gelişmeye başladı, yani kadınlar artık daha fazla iş hayatında ama diğer konularda paylaşım artmadı. Ve bu aslında her kademede çoğunlukla görülen bir tavır, beyaz yakalı kadının da sorunu mavi yakalı kadının da sorunu.
Bu sıkıntıları ben de kendi hayatımda yaşıyorum. Bunu yaşamayan kadının sayısının da ne söylerlerse söylesinler az olduğunu düşünüyorum.
KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ NASIL SAĞLANIR?
Kadın istihdamında daha fazla kadının yer alması için kadınlara ve erkeklere bir çağrıda bulunur musunuz?
Bir kere yöneticilerin kadın işi, erkek işi algısını bırakması lazım. Yani artık herkes sadece insan olarak görülmeli. Herkes iş hayatında eşit şekilde geliştirilmeli ve yükseltilmeli.
Annelik konusu kadınların kariyerinde hep bir engel olarak karşımıza çıkıyor, annelik en doğal hakkımız. Ama bunun bizim iş hayatımızda bir risk teşkil etmemesi gerekiyor. Hiçbir erkek baba olunca işine ara vermek zorunda kalmıyor.
Ara verince geldiğinde yerini bulamama korkusu yaşamıyor. O zaman buna saygı duyulmalı. Kadınlar ara verebilmeli, izinlerini kullanırken stres yaşatılmamalı. Süt odaları, kreş gibi olanaklar olmalı. Ve hatta babalara da babalık izni verilerek bu paylaşımda yerleri olmalı.
Unutmamak gerekiyor ki iş hayatında kadınların da rekabet avantajları çok fazla. Güçlü önsezileri, kolay iletişim kurabilmeleri, sorumluluk duyguları, birçok işi bir arada yapabilmeleri. Yöneticilerin ve işverenlerin bu avantajları unutmaması gerekiyor.
GİRİŞİMCİ KADINLARIN SORUNLARI
Girişimci olmak isteyen kadınlar hangi engellerle karşılaşıyor, onlara tavsiyeleriniz neler olur?
Girişimcilik daha çok erkeklere özgü olarak algılanıyor. Kadın normal stabil bir işte çalışıp aylık kazancı garanti altına almışken ya da çalışmazken erkekler deneyebilir, başarılı ya da başarısız olabilir. Bunun tam tersi daha az görülüyor. Çünkü nedense erkekler bir yere kadar başkaları ile çalışmaya tahamül edebiliyor ya da onların hep zamanında geldiğinde gerçekleştirecekleri bir fikri, bir hayalleri var.
Ama kadınların daha yaratıcı, daha üretken olduğu bir gerçek. Biraz önce bahsettiğim konular değişse yani kadının toplumdaki yerinin algısı ve hayatın müşterek olması gerektiği daha fazla kabul görse bence işler tersine dönecek.
Ülkemizde kadın kuruluşlarının ve platformlarının desteği de sayesinde de hayallerinin peşinden giden müteşebbis kadın sayısı geçmiş yıllara oranla artmaya başladı.. Bu desteğin ülkemiz genelinde daha da yaygınlaşmasını, her kadına ulaşmasını istiyorum.
Çünkü dijital dönüşüme nasıl karşı konulamazsa, iş hayatında kadın etkisi ve gücüne de karşı konulamayacak. Çünkü yeni dünya çok daha fazla akıl gücü, üretkenlik ve yaratıcılık gerektiriyor. Kadın gözü, iş yaşamına farklı bakış açıları getirerek, iş dünyasını dijital dönüşümde olduğu gibi ''dönüştürecek.''
Başka kadınların öğrenmesi, rehber olması için yaptığınız işle ilgili, uzmanlığınız olduğu konuda birkaç püf noktası paylaşır mısınız?
Açıkcası bu konuda çok fazla diyeceğim bir şey yok. Çünkü kolay pes etmemek, iş arkadaşlarıyla ve müşterilerle iyi iletişim kurmak, sezgilerine güvenmek, detaylara hakim olmak. Bunlar satış, pazarlama ve operasyon yönetimlerinde öncelikli noktalar ama kadınlar zaten bu konuda çok güçlüler.
CANLI ONLINE EĞİTİM VERİYORLAR
Pandemi nedeniyle işiniz nasıl etkilendi, sorunlarınız neler? Evinizde iş bölümü var mı? Pandemi sonrası için işiniz açısından planlarınız neler?
Pandemi nedeniyle iptal etmek zorunda olduğumuz büyük katılımlı konferanslarımız oldu. Onun dışında bize çok fazla dezavantajı olmadı. Çünkü eğitimlerimizi online platforma taşıdık. Canlı ve online eğitimler düzenlemeye başladık. Hemen adapte olabildik. Bir taraftan da çok fazla insanın istihdam edildiği kuruluşlar için zaten online içerikler hazırlıyorduk, onlara devam ediyoruz.
Pandemi sürecinde evde işler biraz karıştı. Çünkü çocukları ekran başından korumaya çalışırken çalıştığımız için bizi sürekli ekran başında görmeye başladılar. Ve anne sen bize söylüyorsun ama sen daha çok bilgisayar başındasın diye söylenmeye başladılar. Bir taraftan da online toplantılar için hazırlanırken anne sen nereye gidyorsun sokağa çıkılmyor ki diye şaşkınlaştılar. Sen evdeysen, çalışıyorum, toplantım var da desen çocuk seni evde görünce oynamak dilediği zaman yanına gelmek ve sana soru sormak, oyuncağını göstermek istiyor. Toplantı sırasına oyuncak araba sesi ya da ödeviyle ilgili soru sormak isteyen çocuğunuz girebiliyor. Ama olsun bunların hepsi bir hatıra, yaşlanınca bugünleri hatırlayacağız ve gülerek anımsayacağız.
Evde iş bölümü eşimin yaptığı iş nedeniyle çok fazla oluşmadı. Çünkü kendisi bu sürecin belgeselini çekiyor, haliyle dışarıda ve eve gelince de kendini karantinaya alıyor. Tabi ben biraz şanslıyım çünkü evde bize destek olan bir ablamız var. Ama o olmasaydı her şey daha da zor olurdu diye düşünüyorum. Sonuçta anne evde olunca çocuk anneyi istiyor. Ben yemek, temizlik gibi konularla uğraşmak yerine onlara vakit ayırabiliyorum. Bu süreçte yalnız olan hem yemek, hem iş, hem çocuklar hepsiyle ilgilenmek zorunda olanlarımız var, gerçekten kolay değil. Onlara sabır diliyorum.
İNSANA BAKIŞ AÇISI DEĞİŞECEK
Pandemi sonrası sizce nasıl bir hayat ve ekonomi düzeni bizi bekliyor olacak, neler değişecek veya değişmeli?
Pandemi süreci bir bakıma kaçınılmaz olanı hızlandırdı. Neydi o kaçınılmaz olan? İş yapış tarzlarımızın değişmesi, mekandan ve zamandan bağımsız olmaktı kaçınılmaz olan. Pandemi süreci çok kısa ve etkili bir şekilde bu gerçeği küçük büyük herkese gösterdi. Sadece ülkemizde değil dünyada da artık geleneksel iş yapış tarzları ile hayatlarımızı idame ettiremeyeceğimiz gerçeği bir tokat gibi yüzümüzde patladı.
Pandemi süreci sonrası iş dünyası iş yapış tarzlarını değiştireceği gibi insana bakış açısını da değiştirecek. Çünkü insan kıymetli olduğunun bir kez daha farkına vardı. Artık hem kişiler kendi özeline zaman ayıracak ve daha değerli kullanacak hem de iş yapış tarzlarını değiştirerek verimliliklerini arttıracaklar. Bu anlayış ve kavrayış doğal olarak işlerimizin içeriğine de yansıyacak. Bu dönemden sonra iş yaparken ne yaptığımız nasıl yaptığımız önem kazanacak.
Ne yaptığımız önemli çünkü özellikle millennial ve sonrası gelecek kuşaklar bunu sorgulayacaklar. İçerik oldukça önem kazanacak. Para kazanmaktan ziyade fayda ön plana geçecek. Özel sektörün sadece para kazanma derdi değil sosyal sorunlara çözüm bulma sorumluluğu da artacak.
Diğer taraftan nasıl yaptığımız da önem kazanacak, zaman kaybettiren, stres yaratan ve yavaşlatan gereksiz süreçlerin birer birer ortadan kalktığını göreceksiniz çünkü bizden sonra gelen nesiller bu tip konu ve iş yapış tarzlarına önem vermiyorlar. Diğer taraftan uzaktan çalışma bu dönemde sadece çalışanlar tarafından değil aynı zamanda firmalar ve işverenler tarafından da benimsendi.
Söylediğim gibi kaçınılmaz olanı erken yaşadık. Uzaktan çalışma ortamlarının yaygınlaşması ile beraber kişilerin verimliliklerinin arttırdığını ve daha çok kendilerine zaman ayırdıklarını göreceğiz orta ve uzun vadede. Bunu yapabilmek bulunduğumuz hayat ve iş mutasyonunu doğru tahlil edip doğru tedavi reçeteleri yazabilmekten geçiyor.