Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde düzenlediği basın toplantısıyla “Türkiye’de Erkek Şiddetiyle Mücadele Mekanizmalarının İzlenmesi” başlıklı raporunu yayınladı. Kadına yönelik şiddetle ilgili yaşanan sorunların yanı sıra çözüm önerilerinin de yer aldığı kapsamlı rapordan özet bölümleri ve kadınların hayatlarını zorlaştıran uygulamaları şöyle özetlemek mümkün;
-Mor Çatı Dayanışma Merkezi’ne Ocak-Aralık 2015 tarihleri arasında toplam 1516 kadın ve çocukla görüşme yapıldı. Destek alanların yüzde 3’ü 15 yaşından küçük çocuklardı. Kadınlar yine tanıdıkları ve güvendikleri kişiler tarafından şiddete uğradıklarını söylediler.

KABUL BİRİMLERİ BALIK İSTİFİ, HİJYEN YOK,
- ŞÖNİM’ler, şiddete uğrayan kadın ve çocuklara her türlü sosyal, hukuki, psikolojik desteği sağlaması gerekiyor ama uygulama tam tersi yönde. Bir kadının sığınakta kalabilmesi için karakollara ya da ŞÖNİM’e başvurması gerekiyor.  Sığınak desteğine ihtiyaç duyan kadınlar önce ilk kabul birimlerine, burada bir süre kaldıktan sonra sığınaklara yönlendiriliyor. İstanbul‘da bulunan 2 ilk kabul biriminin, toplam 80 kişilik kapasiteye sahip. İlk kabul biriminde kapasite  40 olmasına rağmen, Mor Çatı’ya başvuran kadınlar, tek bir birimde yaklaşık 100-150 kadın ve çocuğun kaldığını anlattı.
-İlk kabul birimindeki odalarda yatak kapasitesinin üzerinde kadının kalıyor. Çocuklar için ayrı yatak yok. Anne ve çocuklar aynı yatakta yatmak zorunda kalıyor.
-Aşırı gürültü nedeniyle diyalog kurmak imkansız.
- Diğer sorunlar ise hijyen, sağlık ve beslenme.

SIĞINAKLARDAKİ SORUNLAR BİTMİYOR
- Kalıcı sığınaklara nakil süresinin uzaması birçok kadının gerekli desteklere erişimini geciktiriyor. Mor Çatı’ya başvuran kadınlar, nakil sürelerinin 1 ay sürebildiğini, bu süreçte sosyal hizmetten hemen hemen hiç faydalanamadıklarını söylediler.
- Devlet sığınakları 12 yaş üstü erkek çocuğu olan kadınları çocuklarıyla birlikte sığınaklara kabul etmiyor. Kadınlar bu sebeple sığınağa gitmekten vazgeçiyor.
-Sığınaklardaki giriş çıkış saati uygulaması ve trafik sorunu kadınların işten ayrılmasına neden oluyor. Bazı sığınaklarda dışarı çıkmanın tamamen yasak.

KURUMLARDA ZİHNİYET DÖNÜŞÜMÜ VE ALT YAPI YETERSİZ
- Ekonomik destekler açısından başvurulan merkez, mülki amirlik veya bakanlık birimlerinde de kadınlar hak kaybına uğradıklarını söylediler.
- Kanunlarda yapılan değişikliklerin hayata geçmesi için gereken toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı zihniyet dönüşüm ve sistemin altyapısı yetersiz.
- Devletin sadece kadınlara yönelik şiddetli ilgili 24 saat hizmet veren bir acil hattı bulunmuyor. Alo 183 hattından ise çalışanlardan yeterli destek sağlanamıyor.
-Kolluk güçleri başvuran kadınlara kadından yana bakış sergileyemiyor, cinsiyetçi tavır sergiliyor, babasının tacizine dahi uğrayan çocuğa “Babandır, barışın” diyebiliyor.

BELEDİYELER SIĞINAK AÇMIYOR, KADINLAR KAPI KAPI DOLAŞIYOR
- Belediyeler Kanunu’na göre Türkiye’de nüfusu 100.000’i geçen belediyeler bir sığınak açmak zorunda ama yasaya uyan yok. Belediyelere bağlı sığınak sayısı sadece 32, ülke genelinde ise sadece 132
- Evden uzaklaştırma tedbiri etkin bir şekilde uygulanmıyor.
- Gizlilik kararlarının uygulanmasında devlet, kurumlararası altyapı sistemini oluşturmadığından kadınlar kapı kapı dolaşmak zorunda kalıyor. Sağlık ve eğitim kurumları, Nüfus Müdürlükleri gibi kurumlarda çalışan personelin gizlilik kararlarının nasıl yerine getirileceğini tam olarak bilememesi nedeniyle kararın uygulanmasında ciddi zaman kayıpları yaşanmakta hatta zaman zaman gizlilik kararları hayata geçemiyor.

TEDBİRLER ETKİN UYGULANMIYOR

- Geçici Velayet ve Nafaka tedbirleri nadiren uygulanıyor
- Geçici maddi yardım tedbiri etkin bir şekilde uygulanmıyor
- Tedbir kararının ihlali halinde süratli ve etkin yaptırımlar uygulanmıyor.
- Tedbir kararlarının süresinin giderek daha kısa olduğu gözleniyor
-6284 Sayılı Kanun’da ve İstanbul Sözleşmesi’nde düzenlenen ısrarlı takip karşısında etkin ve caydırıcı önlemler alınmamaktadır
-Ceza ve hukuk davalarında sorunlar yaşanıyor. Erkek şiddetine konu suçların etkin, süratli ve adil bir yargılamadan ziyade cinsiyetçi, kadın-erkek eşitliğine aykırı şekilde daha düşük cezalar veya cezasızlıkla sonuçlandığı görülüyor. Kadınlar, ilk şikâyetlerinden sonra, şiddet uygulayanın kendilerini korkutması veya ikna etmesi, caydırıcı bir yaptırımla karşılaşmaması gibi nedenlerle tekrar eden şiddet olaylarını yargılama süreçlerinin uzun sürmesinin de etkisiyle şikâyet etmekten kaçınabilmekte veya varolan şikâyetlerinden vazgeçebiliyor.

HAKSIZ TAHRİKLE AZ CEZA VERİLİYOR
 Kanunda öngörülen iyi hal indiriminin derinlemesine araştırma yapmaksızın otomatik olarak uygulandığı, “haksız tahrik” indiriminin kanuni tanımından uzaklaşılarak cinsiyetçi şekilde erkek lehine yorumlandığı ve dolayısıyla düşük cezalar verildiği görülüyor.

TECAVÜZE UĞRAYANA NEDEN BAĞIRMADIN DİYORLAR
 Tecavüz de dahil olmak üzere cinsel şiddete ilişkin suçlar Ceza Kanunu’nda yeterli ceza ile düzenlenmiş ise de uygulamada cezasızlık sık rastlanan bir durumdur. Kadının tecavüz esnasında ve sonrasındaki tepkilerini, olaydaki tehdit, hile ve benzeri davranışları irdelemeden, genellikle erkek lehine yorumlayan kararların kadınları bezdirdiği görüldü.  Kadınlara sıklıkla “neden bağırmadın, karşı koymadın” şeklinde sorular sorulduğu saptanmıştır. Kadınlar bu soruya genellikle “beni öldürmekle tehdit etti”, “bağırırsam daha da kötü şeyler yapacaktı” gibi cevaplar verdiklerini iletmişler, ancak “bağırmadığım için ceza almayacak mı” gibi kaygıları da yaşadıklarını ifade etti.

DAVALARIN UZUN SÜRMESİ KADINLARI CANINDAN BEZDİRİYOR
Şiddetten uzaklaşmak için mücadele eden kadınlar, şiddet uygulayan kocalarından en hızlı şekilde ayrılıp yeni bir hayat kurmayı istemektedirler. 2015 yılında Mor Çatı’ya başvuran 105 kadın boşanma davası açmak için mahkemeye başvurduğu bilgisini paylaşmıştır. Evlenmenin oldukça kolay bir prosedürden ibaret olduğu Türkiye’de boşanmak masraflı ve uzun süren bir mücadeleyi gerektirmektedir. Çekişmeli boşanma davalarının yerel mahkemede yaklaşık 1-2 yıl sürdüğü, davanın Yargıtay’a taşınması halinde bu sürenin 3 yılı aşabildiği, kararın bozulması halinde ise yeniden yargılama yapıldığından sürecin uzun yıllara yayılabildiği bilinmektedir. Dava açıldıktan sonra, uzun süren dava süreçlerinin kadınları bezdirdiği, travmatize ettiği, zaman zaman sadece bu sürece dayanamayarak bir an önce boşanabilmek için haklarından feragat ederek anlaşmalı boşanma tekliflerini kabul ettikleri ve çeşitli hak kayıplarına uğradıkları gözlenmiştir.