Alvimedica Yönetim Kurulu Başkanı ve Alarko Holding Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton, Brand Age Dergisi’nin yaptığı söyleşide aile şirketlerinde çalışmanın zorluklarına değindi.
Leyla Alaton, “Bir aile şirketinde yer almanın zorlukları neydi? Sorusuna şöyle yanıt verdi;
“Bazen diyorum ki bu hayatım bir müsvedde olsa da bir tekmil çeksem şuna. Her koltuğun kendi zorlukları var. Bizimkilere sorulmalı (aile şirketi liderleri ve mensupları) bir daha yaşasam bunu mu isterdim? Değer mi?
Family Business modası geçmiş bir şey. Benim çocuklar ie İzzet’in çocukları birbirlerin yolda görseler tanımazlar.
Aile işleri çok duygusal. Hisler ön planda. Ben babamla hep iş konuştum, çok az başka şey konuştum. Ben şimdi hakikaten ketçap şişesi gibi fırlamış bir tipim, çünkü hayat boyu bastırıldım. Ona bunu söyleme, buna bunu söyleme, onu idare et...
Ne kadar bastırılmış bir hayat aslında. Niye? Milleti memnun etmek için. Sana küsmesinler o profesyoneller diye.
Leyla Alaton, yaşadıklarına dair ise şu örneği veriyor;
“Daha ne söyleyeyi? İsim mi vereyim. İşte tanışıyorlar genlede. Sonra diyorlar biz daha iyisini yaparız. Karı-koca işi beraber kurdu mu yatakta bile iş konuşmaya başlıyorlar. Olmaz efendim, olmaz. Hislerle arayı karıştırmayacaksın. Bugün ailelere bakın, bugün ailelerin içlerinde hisler ve kırgınlıklar değer mi değmez mi diye düşünmek lazım. Hele bugünün o maço babalarına bakın, çocuğu Kolombiya’da okutuyor, çocuk geliyor bir şey değiştirmeye kalkıyor zavallım, “Sen anlamazsın! 30 senedir ben bu işi yapıyorum.”
Kardeşim o zaman işe alma zaten çocuğu. Çocuk gitsin başka yerde çalışsın, büyüsün, öğrensin, dünyanın o kadar kolay olmadığını görsün sonra gelsin yönetim kurulu üyesi olarak girsin ama açılşamasın o şirkette. Benim modelim böyle şahsen.
Benim zavallı çocuklarımın 7-8 yaşındaydılar Hillside’a gitti. “Sizin dedenizin burası” diyorlar. “Deden kurdu burayı biliyor musun?”
Çocuklar bana döndüler “Bizimmiş, burası öyle diyorlar” dediler. Yani haberleri yok olaydan.
Ben o yükü niye 8 yaşındaki çocuğun üstüne vereyim. Benim hayatım 86’da değişti. 1984-1986 arası Amerika’daydım kemer satıyordum. 2 milyon dolarlık mal sattım. Nasıl bir ego biliyor musun, süper hissediyorum kendimi. Ama master bitti Türkiye’ye döndüm. Ne mecburiyetin var dönmeye. Devam et kemeri satmaya?
Babam da demedi ‘madem bu kadar iyi mal satıyorsun kal orada, büyüt işini şirket kur’ yapmadı.
Üzeyir Beyin asistanı oldum.
Düşünsenize, kendi işimde olsaydım, bir sene de olsa batırsaydım, ne çok şey öğrenecektim. Sonra da git üniversiteye konuşmacı ol.
“İshak Beyin kızı olmasaydınız acaba burada olur muydunuz?” Ne kadar antipatik bir soru. Yani hayat boyu bir şeyler yapamaya çalış hala babanın kızı olduğun için orayı hak ediyorsun muamelesi gör. Bizim sandalyemizden olayı görmek farklıdır. İki hayatım olsaydı bunu seçmedim onu söyleyeyim. Avantajları da var dezavantajları da. Büyütün işinizi, satın. Hem şirket profesyonellerinin elinde devam etsin, hem para sürekliliği sağlansın. Egolara bağımlı kalmasın.”