TCK 103 - Çocuk İstismarı Affına Karşı Kadın Platformu, "Çocuk İstismarı Faillerine Yönelik Af Girişimlerine Son Verilsin" başlıklı yazılı açıklamasında iktidar partilerinden bazı siyasetçi ve milletlevekillerinin bu affı 15 Temmuz 2020 öncesinde mutlaka çıkartılacağı yönündeki beyanlarında bulunduğuna dikkat çekilerek eğer bu af taslağı yürürlüğe girerse çocuk istismarcılarının serbest bırakılacağı, 5 yıl süreyle hiçbir şekide cezalandırılmayacağı ifade edildi.
TCK 103 - Çocuk İstismarı Affına Karşı Kadın Platformu'nun yazılı açıklaması şöyle;
ÇOCUK İSTİSMARI FAİLLERİNE YÖNELİK AF GİRİŞİMLERİNE SON VERİLSİN!
Çocuk cinsel istismarını düzenleyen Türk Ceza Yasası’nın (TCK) 103. maddesi ile ilgili af girişimlerini kaygıyla izliyoruz. 2016 yılından beri gündemde tutulan ve en son 15 Nisan 2020 tarihli İnfaz Yasası’nın TBMM görüşmeleri sırasında tekrar gündeme getirilen TCK 103 affı, kadın örgütlerinin ve kamuoyunun tepkisi sayesinde yasaya eklenememiş olsa da kimi iktidar partilerinden siyasetçi ve milletvekillerinin bu affın 15 Temmuz 2020 öncesinde mutlaka çıkartılacağı yönündeki beyanları kaygılarımızı artırıyor.
Kamuoyuna yansıyan son af teklifi taslağına göre;
· Çocuklara yönelik cinsel istismar/tecavüz nedeniyle yargılanıp mahkûm edilmiş ve cezası kesinleşmiş olanlar;
· Olay tarihinde başka bir kadınla evli değiller ise,
· Mağdur 14 yaşına basmış ise (yani 13 yaşında ise),
· Mağdur ile tecavüz faili arasında en fazla 15 yaş fark varsa,
· Mağdur şikâyetten vazgeçmiş ve
· Yasanın çıktığı tarihten önce resmi nikah yapılmış ise,
çocuk istismarcısı derhal serbest bırakılacak ve bu evlilik beş yıl sürdüğü takdirde hiçbir şekilde cezalandırılmayacaktır. Bu af teklifi, hem çocuk istismarcılarının/tecavüzcülerin cezasını çekmeden serbest bırakılması; hem de onların bu tecavüzlerini beş yıl daha sürdürerek “ödüllendirilmeleri” anlamına gelmektedir. Üstelik bu af çocuk cinsel istismarına/tecavüze iştirak edenleri, azmettirenleri, suçun işlenmesine yardım ve yataklık edenleri de kapsayacak ve bunlar hakkındaki tüm kamu davaları da düşecektir.
Bu konudaki en önemli ve olası tehlike ise; Anayasa Mahkemesi’nin, evlilik tarihi, mağdurun yaşı, taraflar arasındaki yaş farkı, olay tarihinde evli olmamak gibi koşulları iptal etmesidir. Bu durumda, “geçici” olduğu iddia edilen af, birdenbire tüm kız çocuklarını ve kadınları her yaştan tecavüz faili ile evlendirilme baskısı altında bırakacak genel bir uygulamaya dönüşecektir.
Af girişimlerini gündemde tutmak, “evlilik” adı altında 15 yaş altındaki çocukların cinsel istismarını ve tecavüzü, toplum ve yargı nezdinde meşrulaştırma girişimidir!
Oysa, Türkiye kamuoyunun hangi siyasi görüşten olursa olsun çocuk istismarına ve çocuk yaşta, erken ve/veya zorla evliliklere karşı olduğunu biliyoruz. Örneğin; Havle Kadın Derneği’nin bu yıl gerçekleştirdiği Erken Yaşta Evlilik Araştırması’na göre, kamuoyunda yaratılmaya çalışılan algının aksine muhafazakârlar da çocuk yaşta evliliğe karşıdır. Araştırmaya göre, toplumun büyük bölümü ideal evlilik yaşını kadınlar için 24, erkekler için 26 olarak görürken; “Kızınızı 18 yaşından önce evlendirir misiniz?” sorusuna yüzde 91,8 “Hayır” diyor. Evlenme yaşı, 9 olabilir diyenlerin oranı ise sadece yüzde 0,7.
“Cinsel istismara evlilik affı” konusunun gündeme getirildiği 2016 yılından beri cinsel istismar davalarında “mağdur şikâyetinden vazgeçti”, “birbirlerini seviyorlar”, “ailelerin rızası var”, “evlendiler”, “mahkûm edersek aile yapısı zarar görecek”, “bu durum bazı etnik gruplarda saygı duyulması gereken kültürel bir pratik” gibi gerekçelerle beraat kararları artmıştı. Nitekim son olarak, Elbistan Ağır Ceza Mahkemesi, kendisinden 9 yaş küçük olan 12 yaşındaki kuzenini evlilik görüntüsü altında istismar eden ve olay gerçekleştiğinde kız çocuğunun yaşını bilmediğini savunan faili beraat ettirmiş, Yargıtay da oy çokluğuyla bu kararı onamıştır. Af söylentisinin gündemde tutulması bile; devam eden davalarda beraat kararlarının verilmesine neden olmakta, kadın ve kız çocuklarının aleyhine işleyen fiili bir hukuk sistemi yaratılmaktadır. Dahası, birçok istismar olayının üzeri yargıya bile taşınmadan, istismar faili ile aile arasında gerçekleşen evlilik pazarlıkları ile örtülmektedir.
Kız çocuklarının bedensel, zihinsel ve psiko-sosyal bakımdan daha kendi gelişimini tamamlayamadan hamile bırakılıp çocuk doğurmaya mecbur edilmesi, evliliğe sürüklenmesi, hem onların ve doğuracakları çocukların hayatını hem de toplumun geleceğini tehlikeye atmaktadır. Çocuk yaşta evlilikler kız çocuklarını yaşam boyu süren ciddi sağlık sorunları ile baş başa bırakmaktadır. Hem kız çocuğunun hem de doğacak bebeğinin ölüm riski yetişkin bir kadına göre iki ila beş kat fazladır. Ölü doğum, erken doğum, annede kemik gelişiminin durması gibi geri dönülemez bedensel sakatlanmalar, anne karnındaki bebeğin yeterli beslenememesi, güç doğum, üreme organı yırtıkları, ağır kanamalar, fistüller, kansızlık, idrar ve dışkı kaçırma gibi pek çok sağlık sorununa neden olmaktadır. Kız çocuklarına yönelik cinsel istismarın failleri çoğunlukla akraba erkekler olduğu için doğacak bebeklerde doğumsal anomali görünme riski de çok yüksektir. Cinsel istismarın neden olduğu duygu durum değişiklikleri intihar eğilimini ve şiddette uğrama riskini artırmakta, zihinsel ve ruhsal sorunları tetiklemektedir.
Devlete ve tüm ilgililere sorumluluklarını hatırlatıyoruz
Dünyadaki pek çok devlet, çocukların cinsel istismarı ile mücadele ederken; birçok ülkede çocuk yaşta, erken ve/veya zorla evlendirmeler yasaklanırken ve asgari evlilik yaşı yükseltilirken, çocuklarla cinsel ilişki ve evlilik yaşı konusunda Türkiye’de çocuk istismarına af ve cezasızlık kapısı açan girişimler son derece vahimdir.
Çocukları cinsel istismardan korumak için:
· Devletin asli ve öncelikli görevi, çocukların cinsel istismara maruz kaldığı şartları ortadan kaldırmak, koruyucu ve önleyici hizmetleri kurumsallaştırmaktır. İstismar faillerini ve onlara yardım ve yataklık edenleri affetmek/cezasız bırakmak, bu suçların teşvik edilmesi demektir; başka çocukların istismarına zemin hazırlamaktır. Devlet faillere affı değil, çocukları cinsel istismardan koruyacak önlemleri hayata geçirmelidir.
· Çocuk yaşta, erken ve/veya zorla evlendirmeleri ve çocuk istismarını önlemesi gereken ama bunu yapmayan; aksine teşvik eden, kolaylaştıran ya da göz yuman tüm sorumlular cezalandırılmalı, kamu görevlileri ise görevlerinden alınmalıdır. Evlenme ehliyeti olmayan çocuklara dini nikah kıyan din görevlileri, çocuklarını çocuk yaşta evlendiren aileler ve ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeyerek buna göz yuman kişiler ve resmi otoriteler özellikle cezalandırılmalıdır.
· Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirlere ilişkin 2006/17 sayılı 4 Temmuz 2006 tarihli Genelge acilen uygulamaya geçirilmelidir.
· Tüm bakanlıkların, Meclis’teki muhalefet partilerinin, kadın, çocuk ve hak temelli çalışan tüm örgütlerin, akademinin ve ilgili meslek örgütlerinin katılımı ile beş yıllık bir Çocuk Yaşta, Erken ve/veya Zorla Evliliklerle Mücadele Strateji Belgesi ve Eylem Planı çıkartılmalı; daha önce çıkartılan planlar uygulanmalı, ilgili tüm kamu kurumlarının bu planların hayata geçirilmesi konusunda yeterli bütçe ve insan kaynağı tahsis etmesi sağlanmalıdır.
Çocukların ve özellikle de kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesi, hemen ve çok sayıda çocuk doğurmalarının teşvik edilmesi, uzun yıllardır bir devlet politikası haline gelmiştir. 4+4+4 parçalı eğitim uygulamasına geçiş, çocuk doğar doğmaz açtırılan çeyiz hesapları, kadının kariyeri anneliğidir vb. söylem ve girişimler, bu politikanın somut ifadeleridir. Oysa, af dahil bütün bu girişim ve söylemler hem Türkiye’nin taraf olduğu çocuk hakları ve kadın hakları ile ilgili uluslararası insan hakları sözleşmelerine hem de Anayasa’ya aykırıdır.
Herkesi çocukların hayatını karartacak bu insan ve çocuk hakları ihlalini durdurmaya çağırıyoruz!
“Genç evlilik/akran evliliği” gibi adlar altında çocuk cinsel istismarcılarına, tecavüzcülere af isteyenlerin girişimlerini kaygıyla izliyoruz. Boşanan kadının nafaka hakkına itiraz edenlerin; çocukların velayeti, yasal mal rejimi, kadının boşanma ve miras hakkına, kadını şiddetten koruyan 6284 Sayılı Yasa ve İstanbul Sözleşmesi’ne karşı kampanya yürütenlerin de aynı kadın düşmanı zihniyetin savunucuları olduğunu biliyoruz.
Tüm devlet otoritelerini ve siyasetçileri, çocuk istismarını aklayacak, cinsel saldırıya uğrayan kadınları “namus” bahanesiyle tecavüz faili ile evlendirme gibi insanlık dışı bir uygulamaya mahkûm etmeye çalışmaktan vazgeçmeye çağırıyoruz.
Herkesi kadınların ve çocukların kazanılmış haklarına saygı duymaya, bu hakları kâğıt üzerindeki kelime yığınları olmaktan çıkarıp hayatlarımızın ve toplumsal bilincimizin ve varoluşumuzun bir parçası kılmak için çalışmaya, kız çocuklarına/kadınlara evliliğin tek seçenek olarak gösterilmesinin neden olduğu bu hak ihlali ve kötü muameleye dur demeye, çocuk yaşta, erken ve/veya zorla evlilikler ile mücadeleyi devletin en önemli politikalarından biri yapmak için mücadele etmeye davet ediyoruz.
ÇOCUKLARIN EVLENDİRİLMESİ SUÇTUR!
Çocukların yaşama, oyun oynama, eğitim alma, sağlıklı yetişme, iş ve meslek sahibi olma, kendini geliştirme, özgür hareket etme, geleceği üzerinde söz sahibi olma ve korunma haklarını ortadan kaldırmaya yönelik tüm girişimler derhal durdurulmalıdır!
Bırakın çocuklar bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan sağlıklı büyüsün, çocukluklarını yaşasın!
15 Haziran 2020
TCK 103 - Çocuk İstismarı Affına Karşı Kadın Platformu