Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi'nin “Aile Şirketlerine Küresel Bakış” konferansında Türkiye’deki aile şirketlerinin kurumsallaşması tüm yönleriyle tartışıldı.
McKinsey Academy ve Columbia Business School işbirliği ile Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi the Seed’de düzenlenen konferansta Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü Melsa Ararat’ın moderatörlüğünü üstlendiği “Avrupa ve Avrasya Bakışı” başlıklı ilk panelde Columbia Business School’dan Patricia Angus ve McKinsey Dubai Kıdemli Ortağı Amadeo Di Lodovico değerlendirmelerde bulundu.
Bloomberg HT Haber Koordinatörü Ali Çağatay'ın moderatörlüğünü yaptığı “Türkiye’de Aile Şirketleri” panelinde ise Leyla Alaton, Sumer Tömek Bayındır ve Tayfun Bayazıt konuşma yaptı. Bloomberg HT’den Arzu Maliki’nin moderatörlüğündeki “Gelecek Neslin Beklentileri” başlıklı panelde ise Murat Özyeğin, Ebru Özdemir ve Alp Öğücü aile şirketlerindeki genç kuşakların beklentilerini tartıştı.
Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekanı Füsun Ülengin aile şirketlerinin bir buzdağı olduğunu ve suyun altında ekonominin belkemiğinin yattığını, aile şirketlerinde başarının nesillerden nesillere sürdürülebilirliği için hangi kriterlerin önemli olduğu sorusu ortaya çıktığını söyledi.
Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, Sabancı Üniversitesi olarak, ekonominin temelini oluşturan aile şirketlerine yönelik yeni ve öncü bir akademi – işdünyası işbirliği platformunu hayata geçirdiklerini, aile şirketlerinin sadece Türkiye ekonomisinde değil, dünya ekonomisinde de önemli bir yerde olduğunu söyledi.
2025 yılı itibariyle dünyadaki en büyük şirketlerin yüzde 40’nı aile şirketlerinin oluşturmasının beklendiğine dikkat çeken Sabancı
Türkiye’de ise tüm işletmelerin yüzde 95’ini aile şirketlerinin oluşturduğunu belirterek şöyle konuştu: “Türkiye İstatistik Kurumu ve İstanbul Ticaret Odası'nın verilerine göre Türkiye’de aile şirketlerinin ortalama ömrü 25 yıl. Bu aile şirketlerinin sadece yüzde 30’u ikinci kuşağa, yüzde 12’si üçüncü kuşağa geçebiliyor. Dördüncü kuşağa geçebilenlerin oranıise yüzde 3'te kalıyor. Ülkemizin ekonomik, toplumsal ve kültürel açıdan istikrarlı gelişimi için aile şirketlerinin uzun ömürlü olmaları, dünya çapında marka değerlerinin olması gereklidir. Tüm dünyada aile şirketlerinin ikinci ve üçüncü nesil temsilcilerinin en iyi okullarda eğitim gördüklerini ifade eden Güler Sabancı, teknolojinin hızıyla birlikte bilginin de hızla değiştiğini ve geliştiğini bu nedenle genç nesil yöneticilerin işlerini geliştirmeleri için aldıkları eğitimin yanı sıra; yenilikleri yakından takip etmeleri, rekabet ortamında kendilerini sürekli güncellemeleri, eğitime ve öğrenime açık olmaları gerektiğini söyledi.
Başarılı kurumları başarılı insanlara benzeten Güler Sabancı, “Başarılı insanların değişmez ortak noktaları var; dünyaya bakış açıları, araştırmaları, yapıcı ve çözüm odaklı olmaları, kaynaklarını iyi planlamaları, yeniliklere ve ömür boyu öğrenmeye açık olmaları var. Yaşam grafiklerini başarılı bir şekilde yükselten şirketlerde de aynı özellikleri görüyoruz. Türkiye’nin dünya ekonomisinde söz sahibi olması için aile şirketlerine, bu şirketlerin nesilden nesile aktarılarak büyümesine ve dünyaya açılmasına ihtiyacı var” dedi.