Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi bölümünün organize ettiği “90 Yılda Medeni Hukuk ve Borçlar Hukuku” adlı sempozyumda evlilik ve aile hukuku alanındaki tüm konular enine boyuna tartışıldı.
BOŞANAN ÇİFTLERE SADAKAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Erzincan Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cem Baygın, sadakat yükümlülüğünün sadece cinsel sadakati değil, duygusal ve ekonomik sadakat başta olmak üzere her türlü olguyu kapsadığını söyledi.
Prof. Dr. Baygın, “Sadakat yükümlülüğü eşlerin boşanmasının kesinleşmesine kadar geçerlidir. Sadakat yükümlülüğünün ihlali, mağdur eşin kişiliğini zedeleyici bir davranış olarak görülür. Dolayısıyla mağdur eş, boşanma talebinin yanı sıra ayrı yaşama talebinde de bulunabilir. Hatta bu süreçte ekonomik olarak zorlanacaksa, sadakati ihlal eden eşten tedbir nafakası isteyebilir. Eğer mağdur eş mesleğini aile konutu dediğimiz evde yürütüyorsa, evin ve ev eşyasının kendisine tahsis edilmesini bile isteyebilir. Oysa bu konudaki Yargıtay kararları 20-30 sene kadar önce tam tersi yöndeydi” dedi.
 
 KADIN EVLENİNCE KENDİ SOYADINI KULLANABİLİR Mİ?
Sempozyumda konuşan Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serap Helvacı “Evlenen kadının soyadı” başlıklı bildirisinde Medeni Kanun’un 187’nci maddesinin halen “Evlenen kadın eşinin soyadını alır” şeklinde emredici bir hükme sahip olduğunu söyledi. Helvacı, “Evlenen kadın mevcut düzenlemelere göre nüfus müdürlüğüne başvurarak evlenmeden önceki soyadını alabiliyor. Boşandığı zaman da kocasının soyadını bırakmak zorunda” dedi.
Türk Medeni Kanunu’na temel teşkil eden İsviçre’de yapılan son düzenlemeler neticesinde “soyadının değişmezliği” ilkesinin geldiğini, dolayısıyla kişilerin soyadının değiştirilemeyeceğini belirten Prof. Dr. Helvacı, “İsviçre’de ortak soyadı için evlenmeden önce başvuru şartı var” diye konuştu.
YARGI FİKİR BİRLİĞİ İÇİNDE

Prof. Dr. Helvacı, “2004 yılındaki Yargıtay kararına göre kadının kocasının soyadını kullanma zorunluluğu Anayasa’nın eşitlik ilkesine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı bulunmuştur. Bilindiği gibi Anayasa’nın 90’ıncı maddesi uluslararası anlaşmaları yasanın önüne koyuyor. Dolayısıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne devlet olarak uymak zorundayız. Bundan başka Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru sürecinin başlamasından sonra AYM’nin aldığı bu yönde kararlar var. Yargıtay kararları ise, yukarıda bahsettiğimiz karar dışında genelde tersi yöndeydi. Ancak 2015 yılında açıklanan karar, kadının kocasının soyadını kullanmak zorunda olmasının yanlış olduğuna karar veriyor. Yine bu kararda Medeni Kanun’un bu konuyu düzenleyen 187’nci maddesinin ‘zımnen ilga olduğu’ kanaatini, yani maddenin otomatikman düştüğünü belirterek, Anayasa’nın 90’ıncı maddesi gereği uluslararası anlaşmaların dikkate alınması gerektiğini ifade ediyor. Hukuk Genel Kurulu kararları da bu yönde” dedi. 

Türkiye'de kadın hakları mücadelesi veren ve pek çok yasanın değişmesinde öncülük eden Mor Çatı, Eşitlik İzleme Kadın Grubu -EŞİTİZ, KADAV - Kadınlarla Dayanışma Vakfı, KADER - Kadın Adayları Destekleme Derneği, KADER Ankara, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu, Kadın Emeği Kolektifi, Kadın Partisi, Kadın Yazarlar Derneği ve Kadının İnsan Hakları – Yeni Çözümler Derneği gibi dernek ve kuruluşların yer aldığı 100'den fazla kadın örgütü bu yasa tasarılarını neden protesto ediyor?

Kadın örgütleri yayınladıkları bildiride, Müftülük Yasası olarak bilinen Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nı şu nedenlerden ötürü itiraz ettiklerini açıkladılar:

HABERİ OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYIN