İngiltere’nin AB’den çıkması kararı almasına neden olan referandumun ardından tüm dünya şokta. Küresel piyasalardaki çalkantı devam ederken, İngiltere’de referandumun tekrarlanması için hazırlanan dilekçeyi imzalayanların sayısı 3 milyonu geçti. Acaba referandum yenilenir mi gibi ortaya çıkan belirsizlik beraberinde pek çok soruyu da getiriyor. Bundan sonra ne olacak? İngiltere nasıl bir yol izleyecek? Birleşik Krallık’taki diğer ülkeler ne yapacak? Peki ya tüm bu gelişmeler Türkiye’yi nasıl etkileyecek? Tüm bu soruları TÜSİAD Uluslararası Koordinatörü, Bosphorus Enstitüsü Başkanı Dr.Bahadır Kaleağası’na sorduk.
İngiltere’de referandumun yeniden yapılır mı sorumuzu “Şimdilik çok düşük bir olasılık. Önce genel seçimler olacak ve eğer önemli bir yeni siyasi gösterge ile sonuçlanırsa, AB taraftarı ciddi bir eğilim değişikliği, yeni bir hükümet” diyerek yanıtlayan Bahadır Kaleağası, ortaya çıkan tabloyu hem İngiltere ve AB hem de Türkiye açısından değerlendirerek, öngörülerde bulundu.
TÜSİAD Uluslararası Koordinatörü, Bosphorus Enstitüsü Başkanı Dr Bahadır Kaleağası’nın istekadinlar.com için yaptığı değerlendirmeleri şöyle;
EKONOMİDE BELİRSİZLİK DÖNEMİ BAŞLADI

Referandumla ortaya çıkan tabloda ne görüyorsunuz?
Birleşik Krallık referandumunda “AB’den ayrıl” kararı artık toplumsal açıdan “Birleşik” özelliğini yitirmekte olan bir siyasal kutuplaşma tablosu ortaya çıkardı.
 Kırık bir toplum şöyleki;
- Yaşlı, kırsal, eğitim düzeyi daha düşük ve geleneksel  İngiliz ağırlıklı bölgeler ayrılma yönünde oy verdi.
-  Gençler, orta yaşlılar, Londra, Manchester, İskoçlar, Kuzey İrlanda ve Cebelitarık AB üyeliğinde kalma eğiliminde oldu. 
-  Diğer bir değişle ülkenin yakın geleceğini oluşturan kesimler değil, ülkenin geçmişine doğru özgül ağırlığı azalan kesimlerin istediği oldu.
-  Hemen hemen tüm iş dünyası, sendika, ekonomik araştırma ve bilim kurumlarının ve ülkenin uluslararası siyasi ve ekonomik partnerlerinin AB üyeliğinden yana tutumlarının aksine bir sonuç ortaya çıktı.
- Ekonomide belirsizlik yönetimi dönemi başladı: finans, yatırım ve ticaret ortamında iş planları için son derece kaygılı bir döneme girildi. Ülkenin iş dünyası temsil kuruluşu ve TÜSİAD gibi Avrupa özel sektör konfederasyonu BusinessEurope üyesi olan CBI şirketlere temkinli, hükümete soğukkanlı olmaları çağrısında bulundu. Sorun sadece değer kaybeden Sterlin veya ülkenin kredi notu değil. Havayollarından, balıkçılığa, finansal hizmetlerden, Avrupa ve uluslararası insan sermayesine çok geniş bir sorunlar yelpazesi açıldı bir anda. Dünyada Sanayi 4.0 dönüşümü ivme kazanıyorken, her sanayi devriminde olduğu gibi toplumsal dönüşüm ve demokrasi sancılı bocalama aşamalarından geçiyor. Olumlu ve olumsuz boyutları diyalektik bir evrim içindeyiz. Kuantum mekaniği sosyal olaylarda da geçerli.
-“Anti-establishment” siyaset bu ortamda şimdilik güçleniyor: Trump, LePen, Avusturya, Altın Şafak, Brexit, anti-TTIP hareket gibi genelde aşırı muhafazakâr demagojiye dayalı popülist dalgalar veya Bernie Sanders, Podemos, Corbyn, Syriza, Roma, Barselona, Madrid belediye başkanları gibi kısmen ilerici bir gündeme sahip popülist hareketler. Dijital ekonomi çağında tasnif edilmemiş bilgi tufanına maruz kalan seçmenlerin tepkileri popülizme yükselme fırsatı yaratırken, merkez siyaset, siyasetçi ve siyasa kötü bir sınav vermekte.
Peki bundan sonra neler yaşanacak?
- Cameron'dan sonra 2 Eylül'de Muhafazakâr Parti başkanı seçilerek göreve gelecek yeni Başbakan AB Antlaşması’nın 50. maddesine göre üyelikten çıkış sürecini başlatabilir. Bir çok hukuksal ve ekonomik ayrıntıya tabi bir müzakereden sonra AB Bakanlar Konsey’inde nitelikli çoğunluk ve Avrupa Parlamentosu’nun da onayı ile Birleşik Krallık AB üyeliğinden ayrılabilir. 
- Bu süreci Birleşik Krallık’ta nasıl bir siyasal ortamda, hangi hükümetin yöneteceği şimdilik muamma.
- Bu aynı zamanda yeni bir anlaşma ve konum ile tam üye olmadan AB sisteminde yer almaya devam etmek anlamına gelecektir. Örnek olarak Norveç ve İsviçre’nin özel durumları dikkate alınacaktır. Her iki durumda da AB siyaset alanı etkisindeyken, kararlara katılamamaktan şikâyetçi olan ülkeler söz konusu. Londra için ulusal egemenlik ve küresel rekabet açısından önemli bir güç kaybı başladı. Sonuçta Birleşik Krallık çözülebilir ve İskoçya ve Kuzey İrlanda AB’ye geri dönebilir. 
- AB için de güç kaybı söz konusu: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde daimi üye, nükleer arsenal, Commonwealth, The City, üniversiteler gibi küresel güç odakları sahibi, iklim değişikliği, enerji, Rusya gibi politika alanlarında etkisi olan bir üyeden mahrum kalacak. AB içindeki aşırı sağ hareketler de bir süre güçlenecek.
-  AB ile İngiltere arasındaki yeni anlaşma ile birlikte Avrupa’da değişken geometri somutlaşacak. Hâlihazırda fiilen var olan farklılaştırılmış entegrasyon daha berrak bir yapıya dönüşebilir. Çok çemberli Avrupa yapısı içinde merkezde daha federal bir Euro bölgesi ve onun da dâhil olduğu bir geniş AB çemberine doğru kurumsal evrim hızlanıyor. Tabii bu iki çember tanımı genel bir yalınlaştırma. Aslında bazen üst üste gelen, bazen kesişen bir çok küme var: Euro, Euro+, Vergi Kompaktı, Bankacılık Birliği, Schengen, savunma işbirliği, Avrupa Ekonomik Alanı, İsviçre özel konumu, gümrük birliği…
-  Avrupa’nın kurumsal reformu konusunda eğer Berlin-Paris ekseninde uzlaşma olursa, AB bu krizden orta vadede daha etkin bir kurumsal sistem ile çıkar.
AB ÇEMBERİNE ÜYELİK YOLU AÇILIR
Bu gelişmeler Türkiye’yi nasıl etkileyecek?
1. Stratejik yörünge: AB’de çok çemberli farklılaştırılmış entegrasyon sistemi bir fırsattır. İngiltere ile aynı konumda veya İsveç, Danimarka, Polonya gibi AB içinde fakat Euro dışındaki geniş AB çemberine üyelik yolu açık olur. Daha esnek ve kamuoyu tepkisine daha az maruz bir bir AB üyeliği mümkün olur. 
2. TTIP’in AB dışındaki Avrupa’ya açık yapıda olması için talepkar olan Norveç, İsviçre, İzlanda ve Türkiye’ye İngiltere de katılabilir.
 3. Kısa vadede ise, AB ülkeleri iç siyasetinde demokratik görünümü sorgulanan bir Türkiye dosyasını yönetmek iyice zorlaşıyor. Düşünce suçları, şiddet, kadın hakları, terör, olası yeni mülteci akımı gibi temaların medyada ve aşırı popülist siyasi söylemlerde baskın çıktığı bir dönemdeyiz.
 4. ABD yönetimi ve olası Hillary Clinton döneminde de Türkiye’ye olumsuz yaklaşımın pekişeceği öngörülebilir. Washington özel müttefiki Londra’nın Brüksel’deki gücünü yitirecek olmasından son derece rahatsızken, Berlin ve Paris ile daha sıkı bir ilişkiye girecek. Bu yönde, Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinde daha bütünselleşmiş bir ABD-Avrupa ekseni belirecektir.
 5. Uluslararası siyasi ve ekonomik duruş olarak Türkiye’nin öngörülebilir, güvenli, istikrarlı bir ülke olabilmesi daha da önem kazandı. Hukuk devleti, temel sorunlara yönelik toplumsal uzlaşma, yatırım ortamı, AB standartlarında mevzuat uyumu ve dijital ekonomi gibi alanlarda olumlu evrim içindeki ülke olarak ilerlemek, bu çalkantılı dönemde elzemdir. 

BAHADIR KALEAĞASI KİMDİR?

Dr. Bahadır Kaleağası eğitimini Galatasaray Lisesi, AFS programı ile gittiği ABD, Brüksel Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi’nde tamamladı. En yüksek derece ile mezun olduğu Brüksel Üniversitesi’nin Avrupa Etütleri Enstitüsü’nde ve Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde 1989-1996 yılları arasında uzman araştırmacılık ve öğretim üyeliği görevlerinde bulundu. Ders ve araştırma konuları Avrupa Birliği’nin karar alma sistemi, ABD-AB ilişkileri ve AB’nin dış ekonomik ilişkileri üzerinde yoğunlaştı.
 
1990-1993 yılları arasında AB’nin Jean Monnet ve NATO araştırma burslarını alan Bahadır Kaleağası, değişik dönemlerde ziyaretçi akademisyen olarak Harvard, Georgetown ve Kudüs üniversitelerinde bulundu. 1991‘de AB’yi kuran Maastricht Antlaşması’nın müzakeresine yönelik çalışma gruplarından birinde raportörlük görevini üstlendi. AB Komisyonu’nun stratejik araştırmalardan sorumlu biriminin projelerinde yer aldı. Ayrıca bir çok AB projesinde çalıştı; Türkiye’de ve uluslararası alanda kamu ve özel sektör kuruluşları için danışmanlık yaptı.
 
1996 yılında Brüksel’de TÜSİAD Avrupa Birliği Temsilciliği’ni kurdu ve Avrupa özel sektörünün temsil kuruluşu BUSINESSEUROPE nezdinde TÜSİAD ve TİSK daimi delegeliği görevini üstlendi.  2008 yılından beri Brüksel, Berlin, Londra, Paris, Washington DC ve Pekin’de temsilcilikleri bulunan TÜSİAD’ın dış etkinliklerini kapsayan Uluslararası Koordinatörü olarak görev yapmaktadır. Ayrıca Paris Bosphorus Enstütüsü Başkanı, Brec-Brüksel Enerji Kulubü Onursal Başkanı, Brüksel Üniversitesi Avrupa Etütleri Enstitüsü’nün Bilimsel Üyesi ve bir çok kurumda yönetim kurulu üyesidir. Her yıl bir çok konferansta ve medya programında yer alıyor, uluslararası projelere danışmanlık yapıyor.
 
Çok sayıda uluslararası makale sahibi olan Bahadır Kaleağası, ayrıca İngilizce “Towards a New Europe” (Brüksel, 1993), Fransızca “Les Défis de l’Elargissement” (Brüksel, 1994), “La Turquie en Mouvement” (Paris, 1995) ve “La République laïque turque” (Paris, 2003) kitaplarının ortak yazarı, “Tek Pazardan Parasal Birliğe” (IKV, 1995), “Avrupa Yolunun Haritası” (Dünya, 2003), “Avrupa Galaksisinde Türkiye Yıldızı” (Doğan Kitap, 2007) ve “Ne Olacak Bu AB İşi? Gençler Soruyor” (Boyut, 2010), “G20 Gezegeni (Doğan Kitap, 2013) ve “Dünya Nasıl Değişiyor? Türkiye Nereye Gidiyor?” (Doğan Kitap, 2015) başlıklı kitapların yazarıdır. BloombergHT, Anadolu Ajansı-Finans ve Finans Dünyası için uluslararası ekonomi ve siyaset yorumcusudur.