Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Aydın Pandır, “Günümüzün küresel ekonomik düzeni, hangi sektörden olursa olsun modern bir ekonominin temel unsuru olarak görülen anonim şirketlerin iyi yönetilmelerini ve hesap verebilir olmalarını gerekli kılıyor. Her geçen gün birbirine daha çok bağlanan dünyada; düzenleyiciler, şirketler, yatırımcılar, hissedarlar ve tüm paydaşlar ortak bir iyi kurumsal yönetim anlayışına sahip olmalılar” diyor.
Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD) de kurulduğu 2003 yılından bu yana, kurumsal yönetim anlayışının tanınması, gelişmesi ve en iyi uygulamalarıyla hayata geçirilmesi misyonuyla, özel sektör, medya, düzenleyici kurum ve kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları ve akademik dünya arasında önemli bir iletişim ağı kuruyor.
Dernek 17 Ocak 2018’de düzenlenecek olan “Kurumsal Yönetimin İtici Gücü: Esneklik ve Dayanıklılık” Zirvesi’nde, yönetim kurullarının şirketlerin kurumsal dayanaklıklarını artırmada aldıkları roller; yatırımcıların şirketlere yatırım yaparken dikkate aldıkları kriterler gibi konular masaya yatırılacak. Zirve öncesinde Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Aydın Pandır’a kurumsal yönetimin artan önemini ve TKYD’nin 2018 gündemini sorduk. Yorumları şöyle:
- Geleceğin dinamiklerine karşı esnek olmak gerekiyor
“Kurumsal yönetim anlayışını bir kültür olarak benimsemek ve gözetmek, bu yönetim anlayışının gerekliliği olan dönüşümü gerçekleştirmek ve çağa ayak uydurmak en başta yönetim kurullarının sorumluluğunda ve yetkilerinde. Şirketlerimizin sürdürülebilir büyümesi ve devamlılığı için yönetim yapılarında öngörülü davranmak, vizyoner bakış açısı ile geleceğin dinamiklerine karşı esnek olmak gerektiğine inanıyoruz. Yönetim ihtiyaçlarımıza göre bu dinamiklerin gerektirdiği dönüşümü gerçekleştirmeliyiz. İyi yönetim uygulamaları ve beraberinde desteklediği şeff afl ık ve sorumluluk gibi kavramlar bu sürecin kuşkusuz en önemli destekçilerinden.”
- Kapitalizm yeniden şekilleniyor
“Kurumsal yönetim risklerini doğru yönetmek şirketlerin sürdürülebilirliği ve sonraki nesillere geçişinin en önemli yardımcısı. İster yeni normal deyin ister VUCA, tüm dünyanın içinde olduğu bu belirsizlik dönemlerinde şirketlerin çevik, açık, esnek bir iş yapış şekline geçmeleri büyük önem taşıyor. İnanıyorum ki kurumsal yönetim bu iş yapış şeklinin temel taşlarını oluşturmakta.‘Şirketlerin tek sorumluluğu kar etmektir’ anlayışı artık çok gerilerde kaldı. Kapitalizmin yeniden şekillendiği ve özel sektörün farklı sorumluluklar üstlenmek durumunda olduğu bir dünyada bulunuyoruz. Şirketler artık ‘kurumsal vatandaş’ olarak tanımlanıyor, toplumdan ve çevreden işlerini yapmak için aldıklarını kompanse etmek durumundalar.”
-Kurumsal yönetimde hızlıyız
“Kurumsal yönetim anlayışının; adillik, şeff afl ık, hesap verebilirlik ve sorumluluk ilkeleri üzerine inşa edilmesi gerekiyor. Kurumsal yönetim dünyada olduğu gibi ülkemizde de henüz genç bir kavram. Sermaye Piyasası Kurumsal Yönetim İlkeleri 2003'te yayınlandı. OECD Kurumsal Yönetim İlkeleri’nin 1999 yılında hazırlandığı göz önüne alındığında konunun aslında uluslararası düzeyde de uzun bir tarihe sahip olmadığı ve Türkiye’nin bu konuda hızlı davrandığı söylenebilir. Türkiye gibi hisselerin belli bir şahıs, aile ya da ailelere ait olduğu şirketlerin ağırlıkta olduğu ekonomilerde, ilkeleri hayata geçiren yönetim anlayışlarının ortaya konması çok kolay değil. Ancak kurumsal yönetim uygulamalarının yarattığı değeri daha iyi anladıkça konuyu bir yönetim kültürü olarak ele alan şirketlerimizin sayılarının artacağını düşünüyoruz.”
- İnsan faktörü her zaman önemli
“Geleceği doğru okuyan, risklerini gören, zayıf yönlerini bilen ve geleceğini buna göre yapılandıran şirketler sürdürülebilir olacak. Zamanın ruhunu yakalamalıyız. Dijitalleşme ve sanayi 4.0’ın gündemde olduğu şu günlerde yeni trend ve teknolojileri iş yapış şekillerimize entegre edebilmeliyiz. Hepimiz aynı dünyada yaşıyoruz. Çevre, yönetişim ve sürdürülebilirlik konuları tüm toplumların devamı için kıymetli başlıklar. Geleceğimize bu faktörlerle sahip çıkmalıyız. Tüm bu teknolojik gelişmelerin yanında insan faktörü her zaman önemli olacak. Sadece kendimizi değil çalışanlarımızı ve paydaşlarımızı da kucaklayacak bir gelişim kültürünü yaymalıyız.”
Aile şirketlerinin temellerini güçlendirmek zorundayız
Türkiye’de aile şirketlerinin oranı yüzde 90’lar civarında. TKYD olarak geçtiğimiz aylarda yaptığımız “Aile Şirketleri Öncelikleri Anketi” ne göre araştırmaya katılan şirketlerin;
- Yaklaşık yüzde 60’ında aile anayasası bulunmuyor;
- Yüzde 49’unda kurumsallaşma süreci devam ediyor;
- Şirketi en fazla meşgul eden gündem konusu yüzde 75 ile mali konular;
- Gelecekte görülen tehditlerde yüzde 48 ve yüzde 46’lık oranla gelecek nesil devir planlama eksikliği ve profesyonelleşememe yer alıyor;
- Şirketin gelecek planlarındaki en önemli gündem maddesi yüzde 52 ile profesyonel yönetim.
TOBB istatistiklerine göre, yeni kurulan şirketlerin büyük kısmı maalesef ilk altı yıl içerisinde yok oluyor. Kuruluş dönemindeki sancıları başarıyla atlatan kuruluşları bekleyen tehlike ise kuşak geçişleri. En büyük sorun üçüncü kuşağa geçiş aşamasında gözlemleniyor. Aile şirketlerinin üçüncü kuşaktan sonraya geçme oranının yüzde 10 seviyesinin altında kalmasında kurumsallaşamamanın etkisi yadsınamaz. Ancak ortalama bir şirket ömrünün 25-30 yıl civarında olduğu düşünüldüğünde aslında konunun günlük iş yapma kültüründen ziyade stratejik bir yönetim fonksiyonunun eksikliğine işaret ettiği görülebilir. Ülke ekonomimize katkıyı artırmak ve bu gelişimi sürdürülebilir kılmak istiyorsak; milli gelirin yaklaşık yüzde 90’ını üreten aile şirketlerimizin temellerini güçlendirmek ve uluslararası standartlarda bir yönetim ve kontrol yapısına sahip olmalarını sağlamak zorundayız.”