EŞİK-Eşitlik İçin Kadın Platformu tarafından düzenlenen toplantının ana konusu "İstanbul Sözleşmesi’ne Yönelik Saldırılara Karşı Feminist Buluşma"ydı.
İnternette gerçekleştirilen çevrimiçi toplantıya Türkiye, Polonya, Macaristan, Hırvatistan, Bulgaristan, Finlandiya, Estonya, Slovakya, Gürcistan, Almanya, Avusturya, İngiltere, İspanya, ABD ve Kanada’dan kadın örgütlerinin temsilcileri katıldı.
On beş farklı ülkeden 170 kadının katıldığı toplantının moderatörlüğünü EŞİK’ten Fatma Aytaç ve Efsa Kuraner gerçekleştirdi.
Toplantıda İstanbul Sözleşmesi'ne karşı yapılan saldırılarda ülkeler değişse de hep benzer argümanların kullanıldığına dikkat çekildi.
Bu nedenle bu saldıralara karşı farklı ülkelerdeki kadın örgütlerinin ortak bir mücadele yürütmesi gerektiği görüşü ağır bastı.
Türkiye'nin yanı sıra toplantıda Polonya, Hırvatistan, Macaristan ve Bulgaristan’dan konuşmacılar İstanbul Sözleşmesi'ne karşı saldırıların siyasi
bağlamını dile getirdiler.
Türkiye Grevio Başkanlığı yapan ve şu anda İstanbul Sözleşmesi Uzman Grubu'nda yer alan Feride Acar, İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girdiği günden beri kaydedilen olumlu gelişmeleri ve uygulamadaki eksiklikleri anlattı. Birçok ülkede Sözleşmeyi uygulama iradesi devlet düzeyinde zayıf olduğu için konuya ayrılan finansal kaynakların yetersiz olduğuna dikkat çeken Acar, birçok ülkedeki proje temelli çalışmaların ise sürdürülebilirliklerinin kısıtlı olduğunu ifade etti.
Özlem Altıok (EŞİK - Eşitlik İçin Kadın Platformu, ABD) ise İstanbul Sözleşmesi konusunda Türkiye’de dile getiren itirazları ve buna karşı kadın hareketinin mücadelesine değindi.
Toplantıya Hırvatistan’dan katılan Yeni Sol Parti milletvekili Rada Borić, parlamentoda 7 kadın aktivist olduğunu ve 23 Eylül’de parlamentoda kadın cinayetlerine karşı saygı duruşu yapıldığını söyledi. İstanbul Sözleşmesi’ne karşı sağ kanat politikacıların, Katolik kilisesinin ve kimi fon kuruluşlarının desteği ile büyük bir kampanya yürütüldüğünü; Hırvatistan olarak Sözleşmeye yönelik bir tür çekince beyanı gibi yapılan “yorum bildirimi” ile aslında sağ kanadın sesinin kesilmesinin amaçlandığını; Sözleşme karşıtlarının, Sözleşmenin yargıya ve eğitime dahil edilmesine, LGBTİ+’ları kapsamasına karşı çıktıklarını ve aile yapısını bozacağını iddia ettiklerini dile getirdi. Sözleşme karşıtlarının kadın hareketinin tekniklerini ve mücadele yöntemlerini çaldıklarını, bunlara karşı daha yaratıcı yöntemler kullanmak gerektiğini belirterek; başbakanlık önünde kadınları devletin malı olarak gören totaliter ve dinci bir rejim tarafından yönetilen bir toplumun hikayesinin anlatıldığı "The Handmaid’s Tale" dizisindeki kostümleri giyerek yaptıkları protestoyu örnek gösterdi.
Bulgaristan’dan katılan Birleşmiş Milletler CEDAW Komitesi üyesi Genoveva Tisheva ise, Bulgaristan Anayasa Mahkemesi’nin İstanbul Sözleşmesi’ni anayasaya aykırı bulduğu kararını anlattı. Kadın örgütlerinin imzalanan ama onaylanmayan Sözleşmenin onaylanması için mücadele ettiğini aktardı. Sözleşme karşıtı hareketlerin güçlü olduğu ülkeler arasında uzman görüş alışverişleri, ortak raporlar hazırlanması gibi ortak çalışmalar yürütülmesini önerdi.
Macaristan’dan katılan Avrupa Kadın Lobisi üyesi Réka Sáfrány, ülkede kadın haklarına ve cinsiyet eşitliğine dair gerilemeler olduğunu; toplumsal cinsiyet eşitliği yerine “aile” kavramının öne çıkartıldığını, 2017’nin ikinci yarısından itibaren iktidardan İstanbul Sözleşmesi’ne karşı daha fazla itiraz duyulmaya başlandığını anlattı. Hükümetin göç karşıtı yaklaşımı ile İstanbul Sözleşmesi karşıtlığının ortaklaştığını belirtti. 7 bin imzalı bir dilekçe ve ekinde Macaristan’da aile içi şiddetten dolayı Sözleşmenin imzasından bu yana hayatını kaybeden kadınların listesi ile iktidara başvurduklarını ancak yanıt alamadıklarını söyledi. 2020 Şubat ayında aile içi şiddetle ilgili uzmanlar grubu oluşturulduğunu ancak kadın örgütlerinin buraya çağrılmadığını belirtti. Konu ile ilgili çalışmalara kadın STK’larından çok, erkek hakları-baba haklarını savunan ve aralarında şiddet faili erkeklerin de bulunduğu STK temsilcilerinin çağrıldığını, iki tarafın eşit ağırlıkta olduğu izlenimi vermek ve tarafları çatıştırmak istediklerine dair yorumunu aktardı. 2020 karantina döneminde (kadınların fiilen sokağa dökülerek protesto edemeyeceği koşullarda) Macar Parlamentosu’nun kadın ve çocukların haklarının önemine değinip İstanbul Sözleşmesi’ni reddeden bir siyasi deklarasyon kabul ettiğini söyledi. Sáfrány, Sözleşmeye karşı hükümetlerin kopyala yapıştır eğilimlerine ve Macaristan-Polonya arasındaki son işbirliği açıklamalarının tehlikelerine dikkat çekerek, bu tehlikeye karşı yapılan bu türden toplantılar ve ortak bir eylem ortaya koymayı önerdi.
Avrupa Şiddete Karşı Kadınlar (WAVE) örgütünün kurucularından olan ve Polonya’dan katılan Ursula Nowakowska ise, Polonya’nın Sözleşmeyi ilk imzalayan (2012) ama zor onaylayan (Nisan 2015) bir ülke olduğunu dile getirdi. Ülkede kadın hakları ile ilgili mevzuatın giderek muhafazakar bir hal aldığını; başta şiddet ve üreme hakları olmak üzere hükümet ile kadın kuruluşları arasında bir mücadele olduğunu anlattı. Sözleşmenin aileye karşı ideolojik bir saldırı içerdiği ve eşcinsel evlilikler ve LGBTİ+’ların evlat edinmesine yol açacağı ve bu nedenle “Polonya Değerleri” açısından tehlike yarattığı iddialarıyla eleştirildiğini anlattı. Sözleşmenin, üyeleri hükümet tarafından atanan Anayasa Mahkemesi’ne gönderildiğini belirtti. Vatandaşların Yasama İnisiyatifleri adı altında bir grup ise, Polonya’nın Sözleşmeden çekilmesi ve yerine aile hakları sözleşmesinin getirilmesini talep ettiğini; 100 bin imzaya ulaştıkları takdirde hazırladıkları taslağın parlamento tarafından gündeme getirilmek durumunda olduğunu aktardı.
Toplantı, Efsa Kuraner’in yönetimindeki açık forum bölümü ile devam etti. Bu bölümde Türkiye ve Türkiye dışından katılımcılar sorunlardaki benzerliklerin altını çizerek; kazanılmış hakları kaybetmemek, saldırılara karşı koymak ve cinsiyet eşitliğini teşvik etmek için ortaklıkların, işbirliği ve dayanışmanın artırılması açısından yapılması gerekenler konusundaki önerilerini paylaştılar.
Toplantının kapanış konuşmasını yapan Zehra Arat, bu toplantının bir ilk adım olmasını, sonraki adımların da bir strateji oluşturmak ve kadın gruplarının ulusal-yerel çabalarını birleştirecek, seslerinin duyulmasını sağlayacak bir ağ oluşturmak olması gerektiğini dile getirdi. Arat sözlerini, “Toplantıdan yenilenmiş umutlarla, ilhamla ve enerjiyle ayrılıyoruz. Bize meydan okuyanlara meydan okumak üzere ayrılacağız. Kız kardeşliğimize ve mücadelemize devam edelim” diyerek tamamladı.
Toplantıya katılan kadınlar, tekrar bir araya gelme ve sınır ötesi kadın dayanışması ile İstanbul Sözleşmesi'ne birlikte sahip çıkma kararlılığını dile getirdiler.